Mersin’de AKAN-SEL işçilerinin başlattığı direniş 100. gününü geride bıraktı. Direniş devam ettikçe baskı artıyor, baskı arttıkça işçiler militanlaşıyor. Direnişin 102. gününde, Suriyeli kaçak işçilerin limana sokulduğunu gören gözetmen işçiler arkadaşlarına haber verdiler. Direnişin işçinin işçiye kırdırılarak baltalanmak istendiğini anlayan işçiler, öfke içinde limanın A Kapısına barikat kurdular ve limana giriş çıkışı engellediler.
Bunun üzerine iç güvenlik, dış güvenlik ve deniz polisi işçileri oradan uzaklaştırmak istedi. İşçilerden biri içeri yasadışı yollardan işçi sokanların değil de neden kendilerinin şiddete maruz kaldıklarının hesabını sordu. Aldığı cevap şu oldu: “Yasal süreç devam ediyor, isteyen içeri girer, şikâyetin varsa yetkili makama git, işimizi nasıl yapacağımızı senden öğrenecek değiliz.” Ardından gelen sivil polisler de bildik tehditleri sıraladılar: “100 gündür ekmek davası diyerek bir şey yapmadık (her gün uyguladıkları baskı bir şey yapmamaya eşit onların gözünde, bir de bir şeyler yapmaya kalksalar!), bundan sonra görüşürüz, bu çadır da yasal değil kaldıracağız yine, siz kendinizi ne sanıyorsunuz?”
Bu kadar pişkince üste çıkmak sermayenin polisine yakışırdı zaten. İşçilerden biri bu tutuma karşılık, “Bizden alınan vergilerle karnınızı doyurup, bizden aldıklarınızla bize şiddet mi uygulayacaksınız? Yasal süreç diyorsunuz. Yasa zaten 12 Eylül yasası, kime hizmet ettiği ortada, süreç mahkemeyle hallolsa biz niye aylardır burada bekleyelim” dedi. Ortam gergindi, işçilerle neler yapabileceğimizi konuşuyorduk ki direniş alanına sık gidiyoruz diye polis devrimcilere de gözaltı tehdidinde bulundu. Ama baskıların işçileri ve işçilerin gerçek dostları devrimcileri yıldıramayacağını bir kez de Mersin Limanında anlayacak düzenin uşakları.