1 Mayıs işçi sınıfı açısından birlik mücadele ve dayanışma günüdür. Tüm dünyada işçi sınıfı 1 Mayıs’ta alanlara inerek yakıcı taleplerini haykırmaktadır. Aynı zamanda devam eden savaşa ve sistemin krizine karşı birleşik ve kitlesel tepki verme fırsatı olarak da düşünülmelidir. Ancak Türkiye’de gerçekleşen 2009 1 Mayıs’ı son güne kadar bir belirsizliğe itilmiş ve sendika bürokrasisinin kumpasıyla burjuva it dalaşına alet edilmiştir. Kitlelerin alana çıkması için hiçbir ciddi çalışma yapılmamıştır.
1 Mayıs işçi ve emekçilerin kapitalizme karşı sesini tüm dünyada ortaklaştırdığı bir gündür. Bu bilinçle biz UİD-DER’li işçiler 1 Mayıs’a işçi ve emekçileri katmak için çalışmalar yürüttük. Afiş yapıştırarak, bildiri dağıtarak, ev ve mahalle ziyaretleri gerçekleştirerek emekçileri 1 Mayıs’a davet ettik. Onlara 1 Mayıs’ta hep birlikte alanlara çıkıp varlığımızı dosta düşmana göstermemiz gerektiğini anlattık.
Bir Mayıs öncesi derneğimizin dershane öğrencilerine yönelik düzenlemiş olduğu film gösteriminde yeni öğrenci arkadaşlarla tanışma fırsatı bulduk. Bir grup öğrenci arkadaşla dershanede yaşanılan sıkıntıları, eğitim sisteminin onlar üzerinde yarattığı olumsuz etkileri konuşup onları bu sıkıntıları haykırmaları için 1 Mayıs’a davet ettik. Sohbet sırasında arkadaşlar kendilerinin geçen yıl Taksim’e gittiklerini ve bu sene de oraya gideceklerini söylediler. İşçi sınıfının ve öğrencilerin 1 Mayıs’ı kutlaması gereken alanın Taksim olduğunu ve işçi sınıfının geçen sene kendilerini polis ile karşı karşıya bırakarak sattığını söylediler. Bizler de onlara işçi sınıfının takınması gereken tutumu anlattık.
İşçi sınıfının Taksim’i alması ancak birleşik ve kitlesel 1 Mayıs örgütlemesi ile mümkün olacaktır. Daha önce hiç fabrikalarda çalışmamış, sendikal bürokrasinin yarattığı tahribattan habersiz olan genç işçi adayları, bir anda sendikaları işçi sınıfı olarak görüp, onların kendilerini sattığını söyleyebiliyorlar. Oysa asıl suçlu olan, işçileri 1 Mayıs alanına taşımak için hiçbir çalışma yürütmeyen sendikalardır. Grevde bulunan işçilere bile 1 Mayıs’a davet çağrısı telefonlara gönderilen mesajlarla yapılmaktadır. Hiçbir işyerinde 1 Mayıs için bir çalışma yürütülmemiştir. İşsizlik rekorları kırılan şu dönemde işsiz işçileri alanlara taşımak gibi bir dertleri olmamıştır. Koltuklarını kaybetme korkusu içindeki sendika bürokratlarının böyle bir dertleri de yoktur zaten. Ama işçi sınıfının genç kuşaklarında yarattıkları tahribat çok büyüktür.
Evet, Taksim Türkiye işçi sınıfının mücadele simgelerinden birisidir ve mutlaka kazanılması gereken bir mevzidir. Ama unutulmasın ki, sendikalar da işçi sınıfının kazanması gereken önemli mevzilerinden birisidir. İşçi sınıfının hedefi sadece Taksim değildir. İşçi sınıfının hedefi tüm dünyada sınıfsız, sömürüsüz savaşsız ve eşitlik içinde bir dünya yaratmaktır.
Ulusalcı Değil Enternasyonalistiz!
Yaşasın 1 Mayıs, Biji Yek Gulan!