Dünya kapitalizminin içerisine düştüğü ekonomik bunalımın işsizliği ve yoksulluğu arttırdığı ülkelerden biri de Güney Afrika Cumhuriyeti. İşsizlik resmi rakamlara göre bile %23’e ulaşmış durumda; gerçekte ise %30’un üzerinde seyrediyor.
Güney Afrika Ulusal Maden İşçileri Sendikasına üye işçiler, Merkez Bankası Başkanına bir dilekçe sunmak üzere Merkez Bankası önünde toplandılar. Merkez Bankası Başkanı Toto Mboweni, protestocu işçilerden dilekçeyi almayı reddetti. Merkez Bankasının önünde saatlerce bekleyen işçiler dilekçelerinin alınmaması üzerine polis barikatlarını yıkarak Merkez Bankasının kapılarını zorladılar.
Sendika tarafından kaleme alınan dilekçe, Merkez Bankasının işsizliği körükleyen politikalarını eleştiriyor ve krizin başından bu yana işsizlikteki ve yoksulluktaki artışa işaret ediyor. Eylül 2008’den bu yana 30 bin metal işçisinin işten atıldığı, 40 bin metal işçisinin de izne çıkarıldığı veya yarı-zamanlı çalıştırıldığı vurgulanıyor. Merkez Bankasının yüksek faiz politikası ve enflasyon hedefine dayalı maliye politikaları eleştirilerek “faizlerin düşürülmesi” talebi öne çıkarılıyor.
Sendikaların Merkez Bankası politikalarını eleştirmeleri ve talepler geliştirmeleri elbette sınıf hareketi açısından doğru bir tutumdur. Ancak bu talebin sadece “faizlerin düşürülmesi ve Güney Afrika’daki sanayicilerin uluslararası rekabet gücünün arttırılması” olarak formüle edilmesi, işçi örgütlerindeki perspektif çarpılmasına işaret etmektedir. Faiz oranlarını düşüren diğer kapitalist ülkelerin örnek gösterilmesi ve faiz oranlarını düşürmenin krizden çıkış yolu gibi sunulması ise işçi sınıfı mücadelesinin tam manasıyla hedefini saptırmaktır. Burjuvazi de kredi faizlerinin indirilerek piyasanın canlandırılmasını talep ediyor. Üstelik bunalımın genelleştiği koşullarda faizlerdeki indirim otomatik olarak yatırımların artmasına ve işsizliğin azalmasına yol açmayacağı da ortadadır.
İşten çıkarmaların durdurulması, iş saatlerinin kısaltılması gibi talepleri yükseltmek yerine sermayedarları destekleyecek önlemler ileri sürmek işçi örgütlerinin işi olmamalıdır. İşçilerin Merkez Bankasının kapısına dayanacak, polis barikatlarını yıkacak gücü varsa, mücadeleyi krizin faturasını kapitalistlere ödetecek ve bu sömürü sistemini yerle bir edecek noktaya geliştirmeye de gücü var demektir.