
Ben işten atılan bir Umur işçisiyim ve bir yıla yakındır süren işe iade davam geçtiğimiz günlerde benim lehime sonuçlandı. Davayı kaybeden patronun önünde yasaya göre şimdi iki seçenek var: Ya işe iademi onaylayacak ya da en az 8 aylık tazminat ödeyemeye mahkûm olacak. Umur patronu şimdiye kadar yüzlerce işçiyi istifa ettirerek hiçbir hakkını ödemedi. İstifaya zorlanan işçiler “peki benim tazminatım ne olacak” dediklerinde, patron ve müdürler şöyle diyorlardı: “20 senedir Umur’da hiç kimseye bir kuruş bile tazminat ödenmedi.”
Umur Matbaa’da tam 1 yıl önce “bölüm daralması” gerekçesiyle işten atılmıştım. Elbette “bölüm daralması” yasal bir kılıftan ibaretti. Asıl neden Umur işçileri arasında yürüttüğümüz sendikalaşma çalışmalarıydı. Patron önce çeşitli baskı yöntemleri ile benim pes edip istifa etmemi bekledi. Örneğin iki yıl ücretime zam yapmadı. Üç kez bölüm değişikliği yaptı. Peşime ispiyoncular takarak hareketlerimi izledi. Tüm bunlar sonuç vermeyince iki defa istifa etmem için bizzat zorladı. Ben istifa etmeyince son çare olarak noterden işten atma mektubu gönderdi. Buna rağmen sabah işe gittiğimde güvenlik görevlileri aracılığı ile fabrikadan dışarı attırdı. Böylece bir mücadeleci işçiden kurtulduğunu sandı. İşten atılmadan evvel patron ve müdürler dâhil 300’ün üzerinde bilgisayar kullanıcısı işçiye haksız yere işten atılmamı protesto eden bir e-mail yolladım. Üretimdeki işçilere yapılan haksızlığı bildirdim.
Davayı kazanmam oldukça önemliydi. Diğer taraftan patron mahkeme sürecinde kendinden oldukça emindi. İlk duruşmada benim “Umur işçisi olmadığımı”, davalı şirkette “30 kişiden az işçi çalıştığını” ve şirketin Umur ile “taşeronluk sözleşmesi” imzaladığını gerekçe göstererek davanın düşmesini talep etti. Oysa Umur’da çalışan her işçinin gayet iyi bildiği gibi, bırakalım 30 işçiyi, fabrikada en az 800 işçi çalışmaktaydı. Uyanık patron sendikal mücadeleye engel olmak ve yasalardan faydalanmak amacıyla biz işçileri 40’tan fazla taşeron şirkette çalışıyor gösteriyordu. Dava boyunca patron maalesef fabrikadan iki işçiyi yalancı şahit olarak karşımıza çıkardı. Bilirkişi raporunun kimi yerleri de patron lehine maddedeler içerdiğinden patron davayı kazanacağından iyice emin olmuştu.
Fakat son duruşmada mahkemeyi, şahsımda Umur işçileri kazandılar. Artık Umur’da çalışan işçi sayısının 800’ün üzerinde olduğu, asıl işi yapan firmaların taşeronlaştırılamayacağı, şirketlerin varlığına rağmen asıl patronun Umur olduğu ispatlanmış oldu. Böylece sendikalaşma mücadelesinin önü açılmış, işe iade davaları için emsal karar alınmış oldu.
Dava boyunca fabrikayı örgütlemek, işçilerin haklarını almaları için mücadele etmek yönünde çabalarımızı sürdürdük. Bundan sonra da aynı çabayı sürdüreceğiz, çünkü sorunlarımız çok. Fabrikada yaşadığımız haksızlıklara, düşük ücrete, kötü çalışma koşullarına karşı başka bir yolumuz da yok. O halde Umur işçileri olarak hak ettiğimizi kazanmak için birleşmeli ve mücadele etmeliyiz. Bu dava boyunca benden desteklerini esirgemeyen Uluslararası İşçi Dayanışması Derneğine ve Basın-İş Sendikası Kartal Şubesine teşekkür ediyorum.