Kapitalist sistem dediğimiz canavar günden güne çürümekte, çürüdükçe de kokmaktadır. İnsanların birbirlerine düşman haline gelmesi, güven duymaması, çıkarcı davranmaları tamamen bu sistemin ürünüdür. Öyle bir hale gelmişiz ki her şeyin karşılığında bir çıkarımız olması gerekir mantığını güdüyoruz. Bir açıdan bakacak olursak elbette çıkarımız olması lazım, ama bu çıkar insanları felâkete götüren veya karşısındakinden nasıl faydalanırımın değil hakkımı nasıl alabilirimin çıkarı olmalıdır.
Geçenlerde, Şehremini’de bir büfenin camında beyaz büyük bir kâğıda yazılı “ADRES SORMAK 50 KURUŞTUR” yazısıyla karşılaştım. İlk önce inanamadım, yok ya dedim kendi kendime, ilerlediğim yoldan dönüp tekrar baktım. Baktım ve kendi kendime “ne oluyor bize” dedim. Her şey bu kadar mı metalaştı? Bir soru sormak? Bir selam vermek? Şuna da değinmeden geçemeyeceğim, çıkarcılık, güvensizlik gibi kavramlar bizde doğuştan olan özellikler değil, yaşadığımız kapitalist sistem bizi bu hale getiriyor ve bizim sıkı sıkıya tutunacak bir dalımız yoksa eğer yok olmaya mahkûm oluyoruz. Bizler birbirimize karşı çıkarcı ilişkiler temelinde değil tamamlayıcı şekilde yaklaşmalıyız. Bizim çıkarımız karşımızdaki arkadaşımızın eksiğini fırsat bilmek değil, telâfisi için çözümler üretmek olmalıdır. Yoksa bu kokuşmuş düzen içerisinde kaybolanlardan biri de biz oluruz.