Sosyal güvenlik hakları ve ücret alacaklarının verilmemesine, disiplin cezası bahanesiyle işten çıkarmalara ve krizin faturasını işçilerin sırtına yıkma planlarına karşı, Londra metro çalışanları 9 Haziranda greve çıktılar. İşçilerin örgütlü gücünün neye kadir olduğunu gösteren önemli sektörlerden birisi de ulaşımdır. 3 gün süren grevde, milyonlarca insanın kullandığı tren taşımacılığı altüst oldu ve başkent Londra’nın trafiği felce uğradı. Londra ulaşımı 12 hatta durdu. Bu grevden 2 gün sonra da Londra Posta Servisi işçileri, ücret alacakları için 24 saatlik grev düzenledi.
Hükümet grevcileri sabotajcı olarak değerlendirirken, sermaye medyası da grev haberlerini “Metro Grevinde 3. Gün, Kaosun Detayları” gibi başlıklarla yayınladı. Hükümet ve medya, Londra’da da Türkiye’deki patronların yaptıklarından farklı davranmıyor. Hatırlanacak olursa, Türkiye’de toplu sözleşme görüşmelerinin tıkanmasıyla greve çıkan Telekom işçileri için de sabotajcı, provokatör tanımları yapılmıştı. Ücretlerimizi ödemeyen, haklarımızı gasp eden, bizleri işten atan patronlar, aklı başında, efendi adamlar olarak tanımlanıyorken, hakkını arayan işçiler dünyanın her yerinde sabotajcı olarak görülüyor. O zaman demektir ki, kriz derinleştikçe dünyamız “sabotajcılarla” dolacak.