Ben 6 yıldır Çankaya Belediyesinde çalışan bir işçisiyim. 16 Haziran Salı günü, belediye işçileri olarak ODTÜ kapısında buluştuk. İzmir Karşıyaka Belediyesine bağlı Kent A.Ş. işçileri, Sinter işçileri, Asil Çelik işçileri, Limter-İş ve Nakliyat-İş’e üye işçi arkadaşlarımız ve sendikamız DİSK ile birlikte, sendikal yasaların düzenlenmesi talebimizle ODTÜ’den Sanayi ve Çalışma Bakanlığının önüne kadar yürüdük. Yürürken sloganlarımızı hep birlikte gür bir şekilde haykırdık: “ÖRGÜTLÜYSEK HER ŞEYİZ, ÖRGÜTSÜZSEK HİÇBİR ŞEY”, “İŞTEN ATILMALAR YASAKLANSIN”, “SENDİKAL YASAKLAR KALDIRILSIN”.
Bakanlığın önüne vardığımızda önce İzmir’den gelen Kent A.Ş. işçileri adına bir işçi temsilcisi arkadaşımız konuşma yaptı: “Biz, gelecek grevlerin habercisiyiz. Bunlar uyarımızdır patronlara!” dedi. Daha sonra DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi söz aldı ve bu grev ve direnişlerin gelecek eylemlerin habercisi ve uyarısı olduğunu, grev ve direnişteki işçilerin sonuna kadar arkasında olduklarını belirtti. Ardından eylemimiz sona erdi.
Grev ve direnişteki işçilerin desteklenmesi son derece önemli ve gereklidir. Ancak mücadele sözleri, sadece bu tür eylemlerde ve basın açıklamalarında kullanılan laflardan ibaret kalmamalı, hayata geçirilmelidir. Bizler Çankaya Belediyesinde 1 yıl önce ücret ve ikramiyelerimizi alamadığımız için eylemler yaptığımızda da sendikacılardan aynı güzel sözleri duymuştuk. Fakat bunların arkası gelmedi. Eylemlerimiz, işçi arkadaşların çoğunluğunun onaylamadığı bir biçimde sonlandı.
Biz işçiler olarak, kendimizin ve çocuklarımızın geleceklerini sendika bürokratlarının inisiyatifine bırakmamalıyız. Sendikaların yönetimi bürokratlarda olduğu sürece yaptığımız bütün eylemler patronlara sinek vızıltısı gibi gelecektir. Sendikalarımızı bu halde gördükçe içimiz kararıyor, ama bu sendikalar bizim yani asıl sahiplerinin ellerinde olunca karamsarlıklarımızın yerini umutlarımız alacaktır. Bunun için işyerlerimizde komitelerimizi oluşturup örgütlü bir şekilde patronlara ve sendika bürokratlarına karşı mücadele etmeliyiz. Ancak bu şekilde yaşanılası bir dünyaya giden yolun önünü açabiliriz.