Ben yaklaşık beş yıldır Emin Et’te çalışıyorum. Çalıştığım işyerinde fazla mesai ücretlerimiz kriz bahanesi ile ödenmiyor. Resmi tatiller normal işgününden sayılıp fazla mesai ödenmiyor. Haftada yasal olarak 45 saat çalışmamız gerekirken 51 saat çalıştırılıyoruz. Sigorta primlerimiz gerçek maaşlarımız üzerinden değil asgari ücret üzerinden yatırılıyor.
Ben fazla mesai parası almadığımızı ve bunu artık kabul etmeyeceğimi söyleyerek mesaiye kalmadım. Bunun üzerine patron benimle tartışmaya başladı. Bizim yarım günlük izinlerimizi bile yıllık izinlerimizden kesen patronumuz, şimdi benden itiraz etmememi istiyordu utanmadan. Daha sonra beni büro içinde çalıştığım işten alarak, daha ağır bir işe verdi. Bu bölümde hiç kadın çalışmıyor ve yapılan iş de zor. Patron ayrıca ücretimi de asgari ücrete indireceğini söyledi. “Neden arada sivriliyorsun, bak kimseye mesai parası vermiyoruz, kimse sesini çıkartıyor mu? Neden ortalığı karıştırıyorsun? Üretimde asgari ücretle çalışacaksın” dedi. Kabul etmeyince benimle pazarlık yapmaya başladı: “O zaman ya üretimde eski maaşınla çalış ya da eski işinde, yine büroda çalış ama mesai parası isteme.” Bunu da kabul etmeyince kıdem tazminatımı verip beni işten çıkarmayı teklif etti. Üretimde arkadaşlarla konuşurken, bugün bana yarın size demiştim. Ertesi gün patron toplantı yaptı. Durumunun kriz nedeni ile kötü olduğunu ve işçi çıkartacağını söyledi. Benimle birlikte 8 kişi daha işten çıkartıldı.
Aslında hiç de bahane ettiği gibi işler kötü gitmiyor, tam tersine yeni yeni ortaklıklar kurarak işi büyütüyor. Diğer yandan da işler kötü diyerek fazla mesai ücretlerimizi gasp ediyor, olmadı, hiç umursamadan bizleri kapının önüne koyuyor. Her işyerinde olduğu gibi bu işyerinde de krizinin faturasını biz işçilere ödetti patron. Biz birlikte hareket edemediğimiz için de işten atmalara karşı bir şey yapamadık. Bu sonuç, aslında neler yapmamız gerektiğini de ortaya koyuyor.