Merhaba işçi kardeşler, selam olsun hepinize…
Ben vardiyalı çalışan bir fabrika işçisiyim, sömürünün en uç noktalarda olduğu, insanların insan yerine konulmadığı bir yerde çalışıyorum. Bir kısa örnek verecek olursam eğer, hastalandın ve ayakta duracak dermanın yok: “senin izin hakkın doldu” diyebilecek kadar pervasızlar, “sürekli izin verdiklerinden izin hakkı dolmuş” şeklinde yanlış anlaşılmasın, bir işçinin izin hakkının dolması pazar mesailerine göre belirleniyor. Eğer her pazar fazla mesaiye gidersen, her mesaiye kal dediklerinde kalırsan, izin almayı hak ettin demektir. Peki, ne için mesailere kalacağız, 4 ay sonra alacağımız mesai paraları için mi? Veya şu işsizlik koşullarında bir işsiz arkadaşımızın işe girmesini engellemek için mi? Evet ne yazık ki bunlar için mesaiye kalıyoruz ve bıraktırılıyoruz. Evet, arkadaşlar dedim ya ben bir fabrika işçisiyim ve bunun gibi sayısız örneği olan koşullarda çalışıyorum. Ne yazık ki iznimiz yok bizim, haftada 7 gün var ve biz 7 gün de çalıştırılıyoruz. Eğer ki mesailere gitmezsen onların gözünden düştün demektir. Peki, arkadaşlar ne yapacağız? Haftanın 7 gününü fabrikada patronun kârına kâr katabilmek için mi geçireceğiz? Hayatımızı patronların istediği gibi ev-iş arasında mekik dokuyarak mı geçireceğiz? Ailemize zaman ayıramayacak mıyız? Evet, dostlar gün birlik olma günüdür. Tüm haksızlıklara, sömürü düzenine, yıldırmalara karşı işçi sınıfının saflarında yerimizi almalıyız. İşçilerin kurtuluşu ancak kendi ellerindedir.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!