Küresel ekonomik krizin etkilerinin devam ettiği şu günlerde fabrikalarımızda iş koşullarımız daha da ağırlaşıyor, kazanılmış olan haklarımız tek tek elimizden alınıyor. Patronlar kanımızı emerek verdikleri üç kuruş ücrete bile göz dikiyorlar. Bunlara bağlı olarak ani ve hazırlıksız olsa bile her geçen gün yeni bir direniş veya grev haberi geliyor. İşçiler greve çıktığında veya direnişe geçtiğinde, sendikalı-sendikasız her işyerinde öncesinde kurulmuş olması gereken bir komitenin, bir dayanışma fonunun olmamasından kaynaklanan tüm olumsuzluklarla karşı karşıya kalıyorlar.
Bugünkü duruma baktığımızda deyim yerindeyse tekerleği yeniden icat etmeye çalışıyoruz. Bu, 12 Eylül darbesi ile birlikte işçilerin birbirlerine, mücadele tarihlerine yabancılaşmalarının bir sonucu tabi ki. Ama biz işçiler bu olumsuzlukları bir araya gelerek, birleşerek, tarihimize bakarak aşabiliriz. İşçi sınıfının mücadele tarihinde bizlere unutturulmuş olan kazanılmış pek çok grev ve direniş var. Geçmişte grev, direniş yaşayan deneyimli işçi arkadaşlarımızı dinleyip öğrenmeli ve öğrendiklerimizi de öğretmeliyiz. Çünkü biz işçiler için grev ve direnişler birer mücadele okuludur ve bu okula ne kadar iyi hazırlanırsak o kadar başarılı olabiliriz. Mücadele okuluna yeterince hazırlanamazsak başımıza olumsuz bir şey geldiğinde nasıl adım atmamız gerektiğini bilemeyiz, grev-direniş alanına işçi kardeşlerimizi getiremeyiz. Kara kara düşünürüz ve belli bir süre sonra umutsuzluk bir kara bulut gibi üzerimize çöker. Bundan kazançlı çıkacak olan da patronlar sınıfı olacaktır. Biz işçiler bugünden fabrikalarımızda komitelerimizi kurmalı, dayanışma fonlarımızı oluşturmalıyız. İşçi sınıfının tarihini öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Unutmamalıyız ki işçilerin gücü birliğinden gelir. Bu nedenle tarihimizden çıkardığımız dersler ışığında örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz.
TARİHİMİZİ ÖĞRENELİM, ÖĞRETELİM!