16 Ağustos Pazar günü UİD-DER Esenler Temsilciliği olarak denize gittik. Dolu dolu bir gün geçirdik. Sabah hep birlikte kahvaltı yaptıktan sonra denize girip bol bol yüzdük. Oyunlar oynadık. Bir günlüğüne de olsa iş yaşamının vermiş olduğu stresten uzaklaşıp birlikte olmanın coşkusunu yaşadık. Çeşitli fabrikalardan gelen arkadaşlarımızla, çocuklarımızla birlikte su topu, voleybol oynadık, sohbetler ettik, halaylar çekip türküler söyledik. Aramızda grevde olan Halkalı Kâğıt işçileri de vardı. Grev üzerine, örgütlenme üzerine sohbetler ettik. İşyerlerimizdeki koşullarımızı değiştirmenin yolunun örgütlenmeden geçtiğini tekrar bilince çıkardık.
Biz işçilerin uzun süreliğine tatile bir yerlere gitmesi imkânsız. Aldığımız aylık ücret bıraktık tatile gitmeyi sosyal bir faaliyete katılmamıza bile yetmiyor. Ancak günübirlik piknik ya da denize gitmemize yetiyor. Birçoğumuz için o da imkânsız. Bazı arkadaşlarımız yılın 365 günü çalıştığı için parası olsa bile gidemiyor. Patronlar bizleri görünmez iplerle makinelere bağlamış durumda. Grevci arkadaşlarla sohbet ederken, arkadaşlardan biri, “siz olmasaydınız bizim denize gitmemiz imkânsız olurdu. Zaten iki yıl öncesine kadar bıraktık hafta sonu tatilini bayramlarda bile çalışıyorduk. İyi ki greve çıktık. Yoksa bu sene de deniz yüzü göremeyecektik” dedi. Gerçekten de birçok işçi arkadaşımız çalışma koşulları nedeniyle evinin dışındaki yaşamdan uzaklaşmış durumda. İşçi sınıfının örgütsüz olmasından dolayı patronlar sınıfının pervasızca saldırıları da her geçen gün artmakta.
Deniz dönüşü grev çadırına gittik. Sohbetimize grev çadırında devam ettik. Halaylar çektik, sloganlar attık. Patronlar sınıfına karşı örgütlü mücadele etmenin canlı örneğini birlikte yaşadık. İşçi sınıfının dayanışmasının, insani değerlerin öneminin somutta yaşandığı dolu dolu, coşkulu bir gündü.
Yaşasın Sınıf Dayanışması!