Kapitalizmin krizleri ve devamında bitmek bilmeyen saldırıları can yakmaya devam ediyor. Bizler metal işkolunda çalışan kadın işçileriz. Sizinle henüz yeni yaşadığımız bir iş kazasını paylaşmak istiyorum. Bizler birbirimize işyerlerimizde yaşadığımız sorunları ve olayları aktarmakla yükümlüyüz. Nasıl ki patronlar tayfası krizde olduğumuz şu dönemde domuz topu gibi birleşip haklarımıza saldırıyorlarsa, bizler de kendi haklarımızı korumak ve insanca yaşam için birbirimize tutunmalı, sabırla birbirimiz için koşturmalı ve birlik olmalıyız. Patron yalakaları fakat aynı zamanda işçi sınıfına dâhil olduğunun farkında olmayan vardiya sorumluları, bizlere baskı uygulamaktan garip bir zevk alıyor ve bu yaptıklarından çok kutsal bir görevmiş gibi gururlanıyorlar.
İçinde bulunduğumuz süreç kriz dönemi olmasına rağmen çalıştığım fabrikada akıl almaz performansla üretim sayısı arttırılmış durumda. İşçiler insanlık dışı bir biçimde normal üretimin üstünde sayı çıkarmaya zorlanıyorlar. Çalıştığımız işyerinde yıllık izin dönemi yaklaştığı için, patronlar 15 günlük boşluğu hızlı üretim ve stoklarla telafi etmeye çalışıyorlar. Bu da üretimde çalışan bizlerin felâketlere doğru koşmamız anlamına gelmektedir.
Üretimin daha hızlı gerçekleşmesi için vardiya amirimiz bazı hatlarda üretim azalınca diğer hatlara dağıtım yapmış. Genelimiz primli sistemle çalıştığımız için, eleman sayısı çoğalan hattaki arkadaşlar kendilerince bir çözüm bulup pratik üretim yapmaya çalışırken butonla çalışan elektrik kontrol makinesini iki kişi çalıştırmaya başlamış. Arkadaşın biri malları makinenin içine alırken elini geri çekmeden diğer arkadaş telaşla butona basmış ve malı içeri koyan arkadaşın eli makinede sıkışmış ve eline elektrik kontrol pimi saplanmış. O anda içerde bir çığlık koptu. Biz işi bırakıp çığlığın geldiği hatta koştuk diğer hatlardan. Arkadaş hem çok korkmuş hem de parmağı delinmişti ve titriyordu. Arkadaşımızın parmağını delen makine piminde yüksek voltaj varmış. Çok büyük şans ki arkadaşımız makinedeki yüksek voltaja çarpılmadı. Çünkü arkadaşımızın parmağına saplanan pim elektrik akımıyla çalışmaktayken inmiş ve vardiya amirimiz elektriğin çarpmamasına çok şaşırıyor.
İşçi sınıfının çiçekleri olan bizler köklerimizin kurutulmasına daha ne kadar göz yumacağız. Arkadaşımız bu iş kazasında ilkyardım müdahalesi yapılmasını beklerken sağlık eğitimi almış vardiya amiri ve birkaç sorumlu biz söyleyene kadar kıllarını bile kıpırdatmadılar. Arkadaşımıza ilkyardımı üretimdeki bilen arkadaşlar yaptıktan sonra hastaneye götürülmek üzere oturduğu döner sandalyenin üzerinde arabaya doğru götürüldü. Üretimde sağlık kurallarına uygun bir sedyemiz maalesef yok!
Hastaneye götürülen arkadaş haklarından habersiz önceden tembihini almış bile. İdareden beslenen yiyiciler, “sakın iş kazası tutanağı yazdırma, başın belâya girer” deyip bilinçsiz arkadaşımıza korku aşılamışlar. Direkt acil servisten doktor muayenesine alındığı için doktor “büyük bir sorunun yok, iş kazası tutanağına gerek duymuyorum” demiş. Ebetteki bazı yerlerde doktorlar da patronun maddi gücü karşısında korkutulmaktadır.
Biz de pasif kalıyorsak haklarımız karşısında, onların ekmeğine yağ sürüyoruz. Patronlar haklarımıza saldırırken ne kadar da acımasızlar! Hem emeğimizden kâr elde ediyorlar hem de yıpranan bedenimizin tedavisinin sorumluluğunu üstlenmeyerek vergi ve cezalardan kâr ediyorlar.