13 Eylül Pazar günü derneğimizin Bostancı temsilciğinde gerçekleştirilen 12 Eylül konulu etkinliğe katıldım. Darbenin nasıl yaşandığını ve sonuçlarını anlatan sunumdan sonra, etkinliğe katılan ve o dönemi yaşayan işçiler anılarını bizlerle paylaştılar. O günleri yaşayan arkadaşlarımız genç yaşta tanık olmuşlar darbenin nasıl gerçekleştiğine ve işçi sınıfına nasıl ağır bir darbe indirildiğine. Cuntanın iktidarı devralmasından sonra devrimci işçiler tutuklanmış, işkenceye uğramış, kaybedilmiş veya idam edilmiştiler. Verilen idam kararlarını protesto etmek, kararın geri alınmasını sağlamak için kampanyalar düzenlemişler. Darbecilerin hazırladıkları anayasayı protesto etmek üzere hazırladıkları bildirileri dağıtırken gözaltına alınmışlar, sonrasında günler boyunca işkenceye uğramışlar.
1980 sonrasında doğan genç işçi arkadaşlar da söz alarak, büyüklerin o günleri kendilerine nasıl aktardıklarını anlattılar. 12 Eylül’ü dinleme şansına sahip olan bir işçi, “o günleri bize macera gibi anlattılar, fakat ne olduğunun, neler yaşandığının farkında değillermiş” dedi.
Metal sektöründen bir kadın işçi kardeşimiz, işyerinde karşılaştığı sorunların kaynağının 12 Eylül’den miras kaldığını anlattı. 12 Eylül’e çocuk yaşta tanıklık eden bir eğitim emekçisi arkadaşımız, çocukluk yıllarının çalındığını, okulların o yıllarda elden geçirilerek şimdiki eğitim sisteminin oluşturulduğunu, çocukların her sabah askeri kamptaymışçasına sıraya sokulduğunu ve milliyetçi fikirlerin bilinçaltına zorla yerleştirildiğini anlattı.
Söz alıp konuşan arkadaşlarımızdan biri de, o zaman mücadelenin içinde koşturan insanların birçoğunun bugün Kürt sorununda milliyetçi tutum almalarına dikkat çekti.
O günlerin canlı tanığı bir başka kardeşimiz, sokağa çıkma yasağı sırasında dışarıda oyun oynayan ağabeyinin nasıl dayak yediğini, Kenan Evren’in helikopterinin geçtiği hat üzerindeki bütün ev ve işyerlerinin sevdiği tek renk olan krem rengine boyandığını anlattı.
O günlere tanıklık etmiş arkadaşlar anılarını anlattıktan sonra, sınıf olarak neden darbeye karşı koyamadığımızı, sokağa inemediğimizi tartıştık. Şu sonucu paylaştık; eğer o gün gerçekten işçi sınıfının bağımsız çıkarlarını savunan ve işçi sınıfının bilimine sadık devrimci bir önderlik olsaydı, darbecileri geri püskürtür, olaylar karşısında kafamız karışmadan mücadelemizi sürdürebilirdik. Bugüne kalan miras çok daha farklı bir dünyanın kapılarını aralardı bizlere. Sınıfımızın tarihini öğrenelim ve hiç unutmayalım. Bizim biricik zırhımız sınıfımızın bilimidir. Mücadeleyi büyütmek için öğrenelim, öğretelim!