6-7 Eylül denince aklınıza ne geliyor? Eminim birçoğumuz bilmiyorduk, tarihin sayfalarına utanç günleri olarak geçen o iki günü, ta ki UİD-DER’de Güz Sancısı filmini izleyene kadar. Film 1955 yılının İstanbul’unda iki gün boyunca, Türklerle yıllarca kardeşçe yaşamış Rumların yaşadığı acı olayları anlatıyor. Faşist çeteler örgütleniyor, sıradan işçiler ve emekçiler milliyetçilikle zehirleniyor, yıllarca yan yana kardeşçe yaşamış iki halk birbirine düşmanlaştırılıp kırdırılıyor ve aralarında telafisi çok güç olan derin yaralar açılıyor.
Peki, ne için? Sorunun yanıtı çok basit... Hiç yabancısı değiliz aslında, gerek Türkiye’de, gerekse dünyanın pek çok bölgesinde benzer olaylar, defalarca patronlar sınıfı tarafından kendi amaçlarını gerçekleştirmek amacıyla halklara yaşatıldı. 6-7 Eylül olaylarının nedeni Türk burjuvazisinin Rum halkının servetine el koyarak sermayesini büyütme isteğiydi. Yıllar sonra Maraş’ta, Çorum’da Alevi-Sünni çatışması yaratıp sınıf mücadelesinin önünü kesmekti. Bugünse Türk işçiler Kürt kardeşlerine karşı kışkırtılıp düşmanlaştırılarak Kürt halkının haklı mücadelesinin önüne geçilmek isteniyor.
Biz işçiler defalarca patronlar sınıfının tuzağına düşerek, onların elinden milliyetçilik zehrini içerek kendi sınıf çıkarlarımızı unuttuk. Bizlerle aynı makinenin başında ter akıtan, aynı zorlukları, sorunları yaşayan Kürt, Rum, Ermeni sınıf kardeşimizi düşmanımız olarak gördük. Oysa gerçek düşmanımız dini, dili, ırkı, rengi olmayan patronlar sınıfıdır. Patronlar sınıfının ve onların devletlerinin artık bizlere milliyetçilik zokasını yutturmasına, bizleri birer katil, canavar haline getirmesine izin vermeyelim.