Merhaba Örgütlü İşçiler ve Emekçiler!
Biz de sizlerin ilerlettiği emek mücadelesinin bir parçasıyız. Bu yola neden baş koyduğumuzu ve hangi noktada olduğumuzu sizlere yolladığım bu mektupta anlatmaya çalışacağım. Sabiha Gökçen Havalimanı, 2000 yılında, Savunma Sanayiine ait arazide, İstanbul’da yoğunlaşan ve artan hava trafiğini karşılamak için kuruldu. Ben bu kuruluştaki yerimi 2003 yılında aldım.
Sabiha Gökçen Havalimanı her geçen gün daha da fazla büyüdü. Şu anda da dünyanın en fazla büyüyen havalimanlarından biridir. Bu denli hızlı büyüyen bir şirket için, akıl almaz bir şekilde özelleştirme kararı alındı. Havalimanı 2007 yılı Temmuz ayında yapılan ihaleyi kazanan Nihat Özdemir’e ait Lenak, Malezya Havayolları ve GAR (Hindistan İnşaat) şirketi ortaklığına devredildi. Bizler böylece 1 Mayıs 2009 tarihinden itibaren havalimanında, İstanbul Sabiha Gökçen adlı şirkette çalışmaya başladık. Onlarca yıl havalimanının yapımı ve kârı için verdiğimiz emeklerimizi yeni şirket daha ilk günden itibaren gasp etmeye başladı. Bizlere hiç okutturmadıkları yeni sözleşmeyi türlü bahanelerle imzalattılar. Elimizden ikramiyelerimiz ve mesai paralarımızı aldılar. Çalışma şartlarımızı ağırlaştırmaya başladılar. Havalimanı kendi potansiyelinin üstüne çıkmış ve bizler de eksik personelle işleri yetiştirmeye çalışıyorduk. İş araçlarımız ve işçi sayımız eksik olmasına rağmen bizler canla başla çalışıyorduk. Fakat her şeye rağmen hiçe sayılıp köle yerine konulduk. Soru sormaya başladığımızda da bizlere kapı gösterilmeye başlandı.
Biz bir grup arkadaşımızla “ekonomik krizi” bile hiçe sayıp Hava-İş sendikasına başvuruda bulunduk. Hepimiz çok hızlı bir şekilde sendika üyesi olduk. Üç günde 600’e yakın imzayla sendikalaştık. Şirket sendika üyeliğimizi duyunca adeta deliye döndü. 17 Haziran 2009’da ben ve 26 arkadaşım, “performans düşüklüğü” bahanesiyle işten atıldık. Ancak, içerideki arkadaşlarımızın direnişi ile 5 gün sonra işe geri alındık. Sendikalaşma hakkımıza karışmayacaklarını ve iç barışımızı bozmayacaklarını ifade ettiler patronlar. Fakat bu sözleri büyük bir yalandı. Hızla insanlara mevki, para teklif edip sendikadan istifaya zorladılar. Tabii ki çok az arkadaş bu basit çıkarlar için kendi onurunu sattı. Patronlar bizlere çok sık baskılar uygulamaya başladılar.
7 Eylül günü patronların sendikanın işkolu yetkisine yaptıkları saçma itiraz üzerine işi durdurduk. Patron bizlerin hava işi yapmadığımıza dair iddialar ileri sürüyordu. O gün bizleri “işyerine zarar vermek”, “zorla sendikalaşmak”, “yasa dışı iş yapmak” gibi asılsız iddialarla, iş yasasının 25/2 maddesinden, tazminatsız ve habersiz işten attılar. Bu kez 300’e yakın işçi işsiz kaldık. Şu anda işe iade davası açtık. Çünkü bizler saçma suçlamalarla değil, sendikalı olduğumuz için işten atıldık. Koyun gibi güdülmek değil, insan gibi çalışmak istediğimiz için işten atıldık. Haklarımızı elde ederek çalışmamız patronlara zor gelmektedir. Tüm kayıplarımıza rağmen 600 kişi ile onurlu mücadelemiz devam edecektir. Acz gösterisi yapan, fırsatçı patronlar hiçbir zaman kazanamayacaktır.
Tüm engellemelere rağmen sendikamızın yetki belgesi geldi. Bundan sonra sizlerin de desteğini isteyeceğimiz pek çok eylemimiz ve hukuki mücadelemiz olacak. Kendine saygılı ve onurlu işçi olmanın mücadeleden geçtiğine inanan tüm insanlara saygılarımla.. .