Türk-İş konfederasyonu Eylül ayında, Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu’nun (ITUC) yıllık çalışmasında yer almak üzere, Türkiye’de işçi haklarına yönelik gasp ve keyfi uygulamaların yer aldığı bir rapor hazırladı. Türk-İş’e bağlı sendikalar üzerinden derlenen raporda, yalnızca bir yıl içinde 12 bin 359 işçinin mağdur duruma düşürüldüğü belirtiliyor. Sendikalı olan veya sendikalı olmaya çalışan işçiler yasal haklarını kullanırken yasadışı saldırılara maruz kaldılar. Bu saldırılar raporda şöyle sıralanıyor;
İşçilerin üye oldukları sendikadan başka sendikaya geçmeleri için baskı yapılması ve kabul etmeyenlerin baskı, tehdit, sürgün ve iş değiştirmelere maruz bırakılmaları,
Örgütlenme yürütülen işyerlerinde işten çıkarmalar,
İşyerinde birden fazla şirket kurulup, işçilerin bu şirketler arasında giriş-çıkışlarının yapılması,
İşyeri baş temsilcilerinin tokatlanıp işten atılması,
Sendikal örgütlenmede aktif olan işçilerin işten çıkarılıp diğer işçilere gözdağı verilmesi,
Topluca işten çıkarma ve siyasi güç kullanarak sendika değiştirmeye zorlama,
İşyeri yetki sürecine itiraz edip sendikal süreci uzatma ve işçileri yıldırmaya çalışma,
Grev kararını asmak isteyen işçilere polis saldırısı,
Topluca işten çıkarılan işçilerin, işe iade davasında kazanmaları halinde işe alınmaması.
Bu rapor yalnızca Türk-İş’e bağlı sendikalardan derlenen bir rapordur. Oysa 3 sendika konfederasyonu ve bunlara bağlı onlarca sendika daha olduğunu unutmamakta fayda var. Bu rakamlara, kayıtlara geçmemiş pek çok olayı da dâhil etmeyi unutmamalıyız. Yalnız Türkiye’de değil, tüm dünyada bu saldırılar hız kazanmış durumdadır. Dünyanın her yerinde bu saldırılara karşı tepkiler artmakta ve eylemliliğe dönüşmektedir. Peki 12 bin 359 işçisinin mağdur olduğu Türk-İş konfederasyonu hâlâ neyi beklemektedir sormak lazım. Böyle bir sendikal anlayış kabullenilmemelidir. En çok da Türk-İş içindeki işçiler bunu sorgulamalı ve bunu değiştirmek için mücadele etmeliler.
Türkiye işçi sınıfının sendikal örgütlerindeki bu durum, bizi bir kere daha geçmişimizi öğrenmeye itiyor. İşçilerin geçmişte yaratabilmiş oldukları birlik, beraberlik ve dayanışmayı yeniden örmeye ve yaşatmaya fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Hepimizin işyerlerinde ve sendikalar içerisinde yeniden aktif bir mücadele yürütmesi gerekiyor. Sendikaları bürokrasiden kurtarıp mücadeleci örgütler haline dönüştüremezsek, patronlar sınıfı saldırılarını daha da arttıracaktır. Geleceğimiz ve daha iyi bir yaşam için işimize, emeğimize, örgütlerimize, sendikalarımıza sahip çıkmalı, daha çok mücadele etmeliyiz.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!