Geçtiğimiz ay, İstanbul’da ve Trakya’da aşırı yağmur yağması sonucunda sel baskınları yaşandı ve bunun faturası yine biz işçi ve emekçilere kesildi. Birçok kişi hayatını kaybetti. İşçilerin kıt kanaat yaptıkları evleri yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi. Yine işe servis diye yük arabasıyla giden 8 kadın işçi selin (kapitalizmin) kurbanı oldu. Birçok işçi ve emekçi sel sonucunda ortaya çıkan zorluklarla boğuşurken hükümetten açıklamalar gelmeye başladı. Başbakana ve belediyeye göre suç dere yatağına ev yapanlardaydı. Daha düne kadar daha fazla rant için dere yataklarının dolmasına göz yumduklarını çabuk unutmuşlardı. Onlara göre, aldıkları iki kuruşla dişlerinden tırnaklarından arttırdıkları, yedikleri lokmalardan kestikleri paralarla derme çatma evler yapan işçilerdi suçlular. Derhal bu duruma müdahale edilmesi gerektiğini düşünen başbakan bir açıklama yaptı ve “dere yatağındaki bütün evlerin yıkılacağını” söyledi. Böylece “DEVLET BABA” bir kez daha büyüklüğünü göstermiş oldu! Düşene bir tekme daha vurmak onun âdetiydi. İşçiler selden kurtulduğuna mı sevinsin yoksa devletin evini yıkacağına mı üzülsün bilemediler. Her zaman olduğu gibi biz işçilerden bir şeyler koparmak için her fırsatı değerlendiren burjuvazi ve onun devleti iş başında. Bu kez de seli yıkımlar için bir bahane olarak önümüze sürüyorlar. Eğer bizler dur demezsek daha başka planlarla karşımıza çıkacak ve zaten zor olan hayatımızı daha da zor ve çekilmez bir hale getirecekler.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!