Kapitalist sistem üzerimizde korkunç bir baskı yaratmaktadır. Bugün işyerinde eziliyorsak, bunun tek nedeni patronlar sınıfının karşısında bilinçsiz, örgütsüz hareket etmeye çalışmamızdır. Biz kadınlar bir kat daha fazla ezilmeye, şiddete ve baskıya maruz kalmaktayız. İşyerinde erkek egemenliği söz konusuyken evlerimizde de sorun aynı. Büyükler büyüklerinden öğrendiklerinin doğru olduğuna inanıp bize de bunu kabullendirmeye çalışıyorlar. En basiti babalarımız, oraya gidemezsin, buraya gidemezsin, sen konuşma haksızsın, sen kızsın okuyamazsın, bir erkek arkadaşın olamaz, komşular ne der, toplum ne düşünür vb. düşüncesindedirler. Büyüklere göre söz hakkın yok, konuşma, düşünme özgürlüğün yoktur. Hep baskıyla kişiliğine, düşüncelerine, beynine hükmetmeye çalışırlar. Ben bu sistemin yaptığı tüm baskılara karşıyım. Haklarımı, düşünce özgürlüğümü, insanca yaşama koşullarının neler olduğunu sınıf mücadelesine katılarak öğreniyorum. Her gün yeni şeyler öğrenmekteyim. Bu sistemin karşısında örgütlü, bilinçli, duyarlı olduğumuz zaman baskı da ortadan kalkacaktır. Patronlar sınıfı, ezdiği insanların örgütlü olunca neleri başarabileceğini görecektir.
Patronlar her şeyin bizim elimizden geçtiğini çok iyi biliyorlar. Bugün her alanda eziliyorsak, suçlusu biziz! Bu sistem bizi suskun hale getiriyor, ama susmamalıyız. Örgütlülük başarıya giden yolda en önemli faktördür. Bugün bana hakaret ediliyorken Ali susarsa, Ayşe susarsa, “bana demedi ki”, “bana ne” deyip olanlara göz yumarsa, yarın aynı şey onun başına gelecektir.
Sınıf mücadelesi örgütlü olmayı gerektiriyor. Kapitalistlerin açgözlülüğü yüzünden biz hak ettiğimiz ücretleri alamamaktayız. Aldığımız parayla ayın sonunu getiremiyoruz. Onlar istediklerini yaparken biz üç kuruşa ne yapacağımızı, nasıl geçineceğimizi düşünüyoruz. Yakında işyerimde iki yılım tamamlanacak, iki yıldır işten eve evden işe geçiyor hayatım. Gece gündüz aralıksız bir tempoda çalışmaktayız. Üstelik baskıya, hakarete her türlü iğrençliğe maruz kalmaktayız. Sabrımız günden güne tükenirken sesimiz çıkmıyorsa bu hep susacağız, hep boyun eğeceğiz anlamına gelmiyor. Şu an bizim işyerinde örgütlülüğe, birleşmeye ihtiyacımız var. Yapılan hakaretlere, baskıya dayanmak çok zor. Düşünüyorum da örgütlü ve bilinçli olsak, böyle davranabilirler mi? Zaten birlik olsak istediklerimizi yaptırabilirdik. Fakat sınıf mücadelesi sabırlı olmayı öğretti bize. UİD-DER bana şunu öğretti; sonunda kazanacaksak başarıya giden yolda sabırlı olmak gerek. Bir de inanmak gerekir; bilirsiniz, inanmak başarmanın yarısıdır. Ben de güzel bir dünyada yaşamak, ben de güzel günler görmek istiyorum. İşçi sınıfı bunu istemiyor mu? O zaman örgütlenelim, örgütleyelim, birleşen işçiler yenilmezler. Bu yüzden mücadele saflarına katılmalıyız. Bizi zor günler bekliyor ama başarısız değil. Patronlar kazandıklarına bizi ortak tutmazken, hakkımız olanı bile vermezken, neden onların zararlarına ortak olalım? Bu sistemde işçi sınıfı egemen sınıfa karşı mücadele etmek zorundadır. Her şey sen istersen olur. İşçi olan herkesin sorunu var. İki yıldır ne izine çıkardılar ne de izin paramı verdiler. İşçi sınıfı bir gün patronlar sınıfına karşı örgütlü bir darbe vuracaktır. Gün gelecek devran dönecektir ve işçi sınıfı egemen olacaktır. Birlikten doğan gücü tahmin edebilsek keşke! Birlikten geliyor güç, yeter ki işçiler gücüne güvensin. Bir mücadele okulu var arkadaşlar, o okula gitmeli, bu dersi geçmeli, bu sınavı vermeliyiz.
O zaman susmayacağız arkadaşlar, hadi bir şeyler yapmaya ilk adımı atmaya başlayalım. Bir yerden başlamak gerekir. İşçi sınıfına yapılan toplumsal, kişisel her türlü baskıya hayır diyebilmeliyiz.
Biliyorum ki bu kavga başarıya ulaşana kadar bitmeyecek. Çünkü bu bizim davamız, çünkü bu işçi sınıfının bitmeyen kavgası. Her türlü baskıya en güzel cevabı bitmeyen kavgası ve davasıyla işçi sınıfı verecektir.