
15 Aralıktan beri Ankara’da kararlı bir şekilde direnen Tek Gıda-İş üyesi Tekel işçilerinin mücadelesi devam ediyor. 19 Aralık Cumartesi günü de Tekel’in kadın işçileri Sakarya Caddesi’nde bir basın açıklaması yaptılar. Hayrunnisa Gül, Emine Erdoğan ve kadın milletvekillerine birer açık mektup gönderdiler. Gönderdikleri açık mektupları basına okudular. “Üzerinde gemileri yaktık geri dönüş yok” yazılı kefeni andıran elbiseler giyen Tekel işçisi kadınlar yaptıkları açıklamada, “yarın korkusu olmadan, borç harç içine düşmeden, namerde muhtaç olmadan yaşamak istediklerini” belirttiler.
Basın açıklamasının ardından “Ankara Ankara Duy Sesimizi Bu Gelen İşçinin Ayak Sesleri”, “Direne Direne Kazanacağız”, “Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz” sloganlarının yanında, “Elimizin Hamuruyla Değil Alnımızın Teriyle Direniyoruz”, “Eve Dönmüyoruz Çocuğumuza Ne Söyleyeceğiz”, “İşçiyiz Kadınız AKP’yi Yıkacağız” yazılı dövizler taşınarak Türk-İş binasının önüne geri dönüldü. Kadın işçiler yürürken halkın da onlara destek verdiği görüldü.
Ayrıca gün boyunca çeşitli fabrikalardan işçiler, çeşitli demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, sendikalar da Tekel işçilerini ziyaret edip onlara destek verdiler. Ankara Tabip Odası’ndan doktorlar gün boyu işçilere sağlık hizmeti vermekte ve gönüllü eczacılar ise ilaç temin etmekteler. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak direnişin başından beri Tekel işçilerinin yanındayız.
İşçi sınıfı geçmişte yaşanılanlardan mutlaka gerekli dersleri almalı, bugünkü yaşananları da öyle yorumlamalıdır. Örneğin bundan birkaç ay önce İzmir’den Ankara’ya yürüyen Kent A.Ş. işçileriyle görüşmeye bile gelmeyen CHP’yi, bugün direniş alanlarında “polisle çatışırken” görüyoruz. CHP milletvekili Çetin Soysal polisin saldırısı sırasında işçilerin arasındaydı ve biber gazından etkilendi. Şimdi de işçiler arasında kahraman oldu, omuzlarda taşınır oldu. Ama her nedense aynı milletvekili Kent A.Ş. işçilerine lütfedip görüşmeye bile gelmedi. Acaba birden ne oldu da o rahat koltuğundan kalkıp işçilerin arasına geldi? Cevabı elbette çok basit; işçilerin haklı mücadeleleri oy kapma oyununa dönüştürülmek isteniyor. Keza CHP, Çankaya Belediyesi’nde işçilere kumanya dağıtarak sözde destek olup sınıf dayanışmasını yükseltiyor. Hâlbuki kendi bünyesinde çalışan güvenlik görevlileri 7-8 aydır ücretlerini alamıyor. İstanbul’da Ataşehir Belediyesinin işçileri de benzer sıkıntılarla karşı karşıya. Acaba CHP ve CHP’ye bağlı belediyeler birden işçi dostu, işçi babası mı oldular, yoksa bu mücadeleyi hükümete karşı kendi çıkarları için kullanmak mı istiyorlar?
İşçi sınıfı tarihini unutmamalı, unutturmamalı, sermaye partilerine prim vermemeli, bu yaşananların hesabını da sormalıdır.