Doymak bilmeyen kâr hırslarıyla ve daha çok sömürme güdüleriyle bir avuç kapitalist, milyarlarca işçinin kaderiyle oyuncak gibi oynuyor. Oysa bütün insanlığın hayatını sürdürebilmesi için güzel olan her şeyi biz işçiler yaratırız. Ama o bir avuç asalak dediğimiz insan müsveddeleri, sınıf bilincimizin eksikliğinden faydalanıp elimizde avucumuzda ne var ne yok çekip alıyorlar. Buna ağzımızdaki son lokma da dâhil. Bunun için yüzlerce oyunu devreye sokuyorlar. “Mikro kredi” sistemi de bunlardan biri.
Mikro kredi denilen sistem için, “işsizliğe doğan güneş” gibi cafcaflı sözler kullanılıyor. Bu sistem sayesinde, emekçilerin küçük kredilerle sözde kendi işinin patronu olacakları söyleniyor. Oysa bu tam bir kandırmacadan ibaret. Bu sistemde işçiler evde büyük firmalara fason üretim yapıp kapitalistin maliyetini azaltırken, karnını bile doyuramadan ve hiçbir güvencesi olmadan çalışmak zorunda kalıyorlar. Sağlık ve emeklilik primlerini yatırabilecek bir gelirleri de olmuyor. Dolayısıyla “işsizliğe doğan güneş” aslında “işsizlerin üstüne çöken karabasan” oluyor. Yani, alavere dalavere işçiler hep daha fazla sömürülmeye! Açıktan söylemeye henüz çekiniyorlar. İşin aslı bu sistemle daha da ağır çalışma koşullarını, evimize, salonumuza, hatta yatak odamıza yerleştirmek istiyorlar.
Yakınlarda Jack London’un “Altta Kalanlar” ve “Doğu Yakası” romanlarını okumuştum. Eğer okumayan varsa bu kitaplarla birlikte bir de yazarın “Uçurum İnsanları” adlı romanını okusunlar, tüm işçi ailelerine önemle tavsiye ediyorum. Çünkü bu romanlar “mikro sistem” denen şeyin hayatımızı çevireceği cehennemi de bir güzel anlatmaktadır.
Biz işçilerin elinde olan üretim gücü neden sadece bir avuç asalak olan patronların kârlarının artmasına ve bize karşı kullanılmasına hizmet etsin ki? Etrafınıza bir bakın, ama gerçekten silkinin ve gözünüzü iyi açarak bakın, biz dünyada kaç milyardan oluşan koca bir sınıf ordusuyuz, onlarsa kendi gölgelerinden korkan bir avuç asalaklar. Sevgili işçi dostlarım, biz koca bir sınıf ve milyonlarca işçi ailesiyiz. Biz varsak hayat var, bizler yoksak hayat yok. Zayıf kalmamızın en büyük nedeni güçlü bir sınıf olduğumuzun farkında olmayışımızdır. Size dilimin döndüğünce gözümün önünden akan gerçekleri anlatmaya gayret ettim. Ve deneyimlerim benim içime çok güçlü bir duyguyu işliyor: Birleşen İşçiler Asla ve Asla Yenilmezler! Güzel yürekli insanlar, birleşelim ve gücümüzü toplayalım. Çünkü biz işçi sınıfını zorlu bir savaş bekliyor: Yaşam Savaşı, Sınıf Savaşı!