Merhaba, ben Marmara Üniversitesinden bir öğrenciyim. Gebze’de oturuyorum. Size Hasköy Sanayi Sitesindeki işçilerin durumlarından bahsetmek istiyorum.
Hasköy Sanayi Sitesinde İşçi Dayanışması bülteni dağıtımına ilk kez katıldım. İşçilerin yemek saatine yakın, yemekhanenin önünde dağıtıma hazırlandık. İşçiler, açlığın ya da çalışmanın verdiği bezginlikle, makinenin tozlarını ellerinde, yüzlerinde ve tulumlarında taşıyarak geliyorlardı. Her şeye rağmen yüzlerinde bu koşullara inat bir mutluluk vardı. Okula gitmeleri gerekirken hayatın zorlukları nedeniyle o yaşlarda çalışmak zorunda kalan çok sayıda genç işçiyle karşılaştık. Yüzü çökmüş, sesi çatallı, yaşlı bir amcayla konuştuk; iki çocuğu okuyormuş, emekliliğine bir sene kalmış. “Ne yapayım gençler, çalışmayana ekmek yok” dedi. Sonra ufak adımlarla çalıştığı atölyenin yolunu tuttu. Amca uzaklaşırken bir kamyon yanaştı. Aniden içinden sayamayacağım kadar işçi indi. Hiçbir güvenliği olmayan, insanlığı hiçe sayan bir ilkellikteki taşıma usulüyle geldiler yemek yemeğe.
İnsan haklarına saygılıyız falan filan diyorlar ya! Bülten dağıtırken biz gözlerimizle gördük hakkı, hukuku. Hem de iki saat gibi kısa bir zaman içinde. Asgari ücretin altında çalışan işçi arkadaşlarla karşılaştık. 12 saat çalışanlarla. Okula gitme yaşında hayatı döküm atölyelerinde öğrenmeye çalışan genç işçilerle tanıştık. İşte size hayat! İşte yaşadığımız sistemin genç işçilere sunduğu hayat!