Geçtiğimiz Pazar UİD-DER’in Bostancı temsilciliğinde “Grev ve Direnişlerden Süzülen Dersler” konulu seminere katıldım. Etkinlikte çeşitli fabrikalardan, Ankara’daki Tekel direniş yerinden, Sinter Metal direnişinden, ayrıca eski grev ve direnişlerde yer almış olan (Serna-Seral, Migros, Swiscard) işçi arkadaşlar katılmıştı. Eski ve yeni grevci işçilerin birlikteliğini görmek beni çok mutlu etti. Seminer, Türkiye’nin dört bir yanında grev ve direniş yaşamış olan ve hâlâ yaşayan işçi kardeşlerimizle yapılan söyleşilerin yer aldığı UİD-DER belgeseliyle başladı. Söyleşiye katılan işçilerden birinin “sendikalar ne patronların ne de sendikacıların malıdır, sendikalar işçilere aittir!” sözleri özelikle aklımda kaldı.
Daha sonra başlayan sıcak sohbette, Ankara’dan gelen Tekel işçileri, zorlu ama birbirine sımsıkı kenetlenmiş olarak sürdürdükleri direnişlerinden bahsettiler. Sohbet boyunca orada bulunan tüm işçiler, 80’lerden bu yana yaşadıkları mücadele deneyimlerini paylaştılar. Benim için mücadeleyi kanlı canlı tanıklarından dinlemek çok etkileyici oldu. Sanırım günün sonunda herkesin aklına kazınan şey, mücadelenin, dayanışmanın, örgütlülüğün gerekliliği ve mücadele için kapsamlı bir hazırlığın önemi oldu.
Bizler biliyoruz ki bugün direnişte olan işçi arkadaşlarımız sadece kendileri için değil hepimiz için mücadele ediyorlar. Bu yüzden onlara vereceğimiz destek aynı zamanda kendimize ve geleceğimize omuz vermek anlamına geliyor. Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!