Esenyurt Belediye yönetimi sendikalarından vazgeçmeyen işçileri tek tek işten atıyor. Bundan yaklaşık 7 ay önce 16 işçiyi işten atan Esenyurt Belediyesi, şimdi de 25 Şubatta Belediye-İş sendikasına üye oldukları için 9 işçiyi daha işte attı. Daha önce işten atılan işçiler işlerine geri dönmek için belediye önünde direnişe başlamışlardı. Direnişin 170. gününde 7 işçi işe iade davasını kazanarak işbaşı yapmıştı. Ancak belediye yönetimi işçilere saldırmaya devam ediyor, 9 işçinin daha işten atılmasının üzerinden bir hafta geçmeden, 2 Martta daha önce işe iade davalarını kazanarak işe dönen 7 işçiyle birlikte 2 işçi daha işten atıldı. Şu an işten atılan işçi sayısı toplamda 27’ye yükseldi.
Belediye-İş sendikası, belediye işçileri içerisinde örgütlenme çalışmalarını sürdürürken, bu örgütlenmeyi engellemeye çalışan belediye yönetimi sendikalı işçileri işten atarak sendikasız işçilere gözdağı veriyor. Konuyla ilgili Belediye-İş sendikası İstanbul 2 Nolu Şube bir açıklama yaparak mücadelenin devam edeceğini basına ve kamuoyuna duyurdu: “Biz, bugüne kadar yürüttüğümüz mücadeleyi bundan sonra da sürdürmeye kararlıyız. Esenyurt Belediyesi işten atmalarla sendikal örgütlenmeyi engelleyemeyeceğini bilmelidir. Bu ülkede yasalara ve hukuka herkesin uyması gerektiğini bas bas bağıran AKP ve Esenyurt’taki belediye yönetimi; iş, işçilerin haklarına ve menfaatlerine gelince, çiğnemekten geri durmuyorlar. Esenyurt Belediyesi’nde işçileri istifa ettirmek için sorgu odaları kuruluyor. Belediye Başkan Yardımcısı Emin Batmazoğlu her gün kaç işçinin sendikaya üye olduğunu denetlemek için özel dedektifler ayarlamış, belediyeye hizmet etmek yerine, yönetimde olma gücünü kullanarak işçilerin demokratik ve yasal haklarını engellemektedir… Esenyurt’ta sermayenin saldırılarını geri püskürtmek için eylemlerimizi artırarak devam ettireceğimizin bilinmesini isteriz.”
Sendikalı olmak anayasal bir haktır. Ama maalesef bu hakkı bugün biz işçiler kullanamıyoruz. Sendikaya üye olduğumuz için ve sendikanın adını ağzımıza aldığımız için işten atılıyoruz. Bu saldırılar biz işçilerin yeterince haklarımıza sahip çıkamadığımızı ve örgütsüz olduğumuzu gösteriyor. Patronlar sınıfı, onların hükümetleri ve belediyeleri bir taraftan demokrasiden bahsediyor diğer bir taraftan ise en demokratik haklarımızı elimizden alıyor. Biz işçiler sermaye partilerine güvenmememiz gerektiğini asla unutmamalıyız. Bizim güvenmemiz gereken en önemli şey üretimden gelen gücümüz ve örgütlü mücadelemizdir. Başka hiçbir güç bizi kurtaramaz. Kurtuluş ellerimizdedir.