
Bu çocuklar ilerde nasıl yaşamlarını sürdürecekler? Yazıma bu soruyla başlamak istedim. Çünkü bu çocuklar kapitalizmin toplumu ne hale getirdiğinin bir yansımasıdır. Onlar nasıl bu hale geldi? Onların aileleri yok mu? Bildiğiniz gibi kapitalist sömürü düzeni insan ve onun ihtiyaçları üzerine değil de kâr ve para üzerine kurulu bir sistem. Bu sistemde insanı insan yerine koymuyorlar. Bu çocuklar nasıl sokaklara düştüler? Bu çocukların ana babaları birer emekçi, patron çocuğu olacak halleri yok.
Çevremde yaptığım gözlemlere dayanarak şu kanıya vardım, bu çocuklar ilgisizliğin, eğitimsizliğin eseridir. Bu ilgisizlik ve eğitimsizlik de tabii ki işçilerin değil sistemin bir sorunu. Mantık yürütelim, bir işçi şimdiki koşullarda 12 ilâ 16 saat çalışıyor, günün yarısını hatta yarısından da fazlasını patronlar için üretim yapmakla geçiriyor. Diyelim ki biri 16 saat çalışıyor. 24 saatten kaldı 8 saati. 5 saat uyusa, 3 saat de işe gitmek gelmek, karnını doyurmak gibi işlerle geçirse, 24 saati bitti bile. Bu işçi, çocuğuna nasıl zaman ayırsın? Zaten devlet okulları çok kalabalık, eğitim düzeyi düşük, bu işçinin çocuğunu koleje gönderme gücü de olmadığına göre çocuk eğitimsiz ve ilgisiz büyüyor. Böylece işçi çocukları sokaklarda öğrendikleriyle büyüyorlar. Sokak kuralları belli, karnını doyurmak istiyorsan çal, kapkaç yap vb. Böylelikle kapitalist sömürü sistemi toplumu iğrenç bir hale getiriyor.
Son olarak, sokak çocuklarıyla ilgili yakın zamanda başımızdan geçen bir olayı anlatayım. Babam su dağıtımı yapıyor. Arabayla dükkânın önüne geldiğinde, sipariş telefonunu ve kendi telefonunu arabada bırakıp tuvalete giriyor. O sırada 5-6 sokak çocuğu bunu görüyor ve telefonları alıyor. Babam çıkınca telefonların çalındığını görüyor ve başka bir telefondan kaybettiği telefonları arıyor. Bilin bakalım telefonlarını nasıl buluyor? 5-10 dakika sonra babamı tanıyan sokak çocukları elinde telefonlarla geri geliyorlar. Telefonu getirenler çalanların aldığını görmüşler ve peşlerinden koşup çocukların elinden telefonları alıp babama getirmişler. İşte yaşadığımız sistem böyle işliyor. Bu sistemde iyi bir bireyin yetişmesi ya da iyi kalması çok zor.
Biz şanslıyız ki UİD-DER var. Biz daha bu yaşta sistemin pisliklerinden, kötülüklerinden arınıyoruz. Ben uzun süre UİD-DER’e gidemediğimde kendimi bir garip, sanki boşlukta gibi hissediyorum. Çünkü UİD-DER bizi süzgeç gibi kapitalist sömürü sisteminin pisliklerinden süzüyor. Uzun süre UİD-DER’e uğramadığım zaman sistem beni kendi bildiği gibi yönetiyor. Beni, yetişmemi o kontrol ediyor. UİD-DER’de ağabeylerimiz, ablalarımız bizi ellerinden geldiği kadar şimdiden kapitalizmin pisliklerine karşı hazırlıyor. Yaşadığımız sistem, anlattıklarım gibi bir sürü pislik dolu ve daha anlatamadıklarım var. Bu sistem iyileştirilemez. Bu sistem o kadar çürümüş ki yok olmaya yüz tutmuş. Bu sistemi yıkmalıyız, yoksa o bizi, insanlığı yutacak. Sınıfsız, sömürüsüz, insana değer verilen, yaşanabilen güzel günler için bütün işçi ablalarım, ağabeylerim, işçi çocuğu kardeşlerim UİD-DER’in saflarına geçelim. Bu çürümüş sömürü sistemini kökten bitirelim.
Örgütlüysek Her Şeyiz Örgütsüzsek Hiçbir Şey!