
İçinden geçtiğimiz kriz döneminde her işçinin başında işsizlik belâsı dolaşmakta. Birçoğumuz işini kaybedip uzun bir süre iş bulamamakta. Evimize, ailemize bakamıyoruz, faturalarımızı ve kiramızı ödeyemiyoruz. Kriz dönemlerinde patronların lüks yaşamında bir değişim olmazken, biz işçiler iyice yoksulluğa ve açlığa itilmekteyiz. Patronlar bizleri tazminat ödemeden işten çıkartmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu yöntemlerden birisi de, özellikle son günlerde sıkça duyduğumuz ihtar uygulamasıdır.
İhtar kelimesi ikaz, uyarı anlamına gelir. İşyerinde verilen ihtarlar ise uyarı niyetinden bağımsız işçiyi korkutmak ya da bir tehdit unsuru oluşturmak için verilir. Patronlar sudan sebeplerle biz işçilere ihtar verir ve savunmamızı isterler. Biz işçiler işte bu noktadan sonra dikkatli olmalıyız. Başımıza böyle bir şey geldiğinde mutlaka yasal haklarımızın ne olduğunu ve neler yapabileceğimizi öğrenmeliyiz. Şunu bilmeliyiz ki, işveren ve vekilleri bizi işten tazminatsız atmak için her yolu denerler. Özellikle de mücadele etmeye başladığımızda… İşçi arkadaşlarımız arasında birlik sağlamaya dönük çabalar arttıkça patron açık aramaya başlar. Onun eline böyle bir koz vermemek için uyanık olmak zorundayız. Genel anlamda kendimizi nasıl savunacağımızı öğrenmeliyiz. Hem 4857 sayılı iş yasasını öğrenmeli, hem de geçmişte yaşanan uygulamaları araştırmalıyız.
Ben 2005 senesine kadar birçok işyerinde çalıştım. Bu işyerlerinden hakkımı alamadan ayrılmak zorunda kaldım. Ve çevremdeki birçok arkadaşım da benim gibi haklarını alamadan işlerinden ayrılmak zorunda kaldı. 2006 senesinde şu anda içinde bulunduğum derneğim UİD-DER ile tanıştım. Ve benim için bu tarih artık çalıştığım işyerlerinde haklarımı söke söke aldığım bir milat oldu. UİD-DER’deki her arkadaşım işyerlerinde çalışırken de işyerlerinden çıkarılırken de bütün haklarını eksiksiz hatta fazlası ile almakta. Derneğimde nasıl mücadele edeceğimi öğreniyorum. Tüm yasal haklarımızı ve geçmişte yaşanmış işçi mücadelelerini harmanlayıp uygulamaya koyuyoruz.
Tıpkı sınavlarda üç yanlışın bir doğruyu götürmesi gibi, işyerinde de üç ihtar bir işçiyi işsiz bırakabilir. Ama UİD-DER’de öğrendiğim çok önemli bir şey, işçiler bir araya gelirse tüm patronları ve onların işsizlik, açlık ve yoksulluk anlamına gelen düzenlerini “götürebilirler”! Lafımı şu sloganla bitirmek istiyorum: Üç yanlış bir doğruyu, üç ihtar bir işçiyi, ama bütün işçiler birleşirse patronların sömürü düzenini götürür!