
İşten atılan Akkardan işçileri 10 Şubattan bu yana direnişteler. Patronların kriz dönemlerinde ve yeni şirketler kurarken başvurduğu yalanları hepimiz çok iyi bilmeliyiz. Çünkü patronlar sınıfı, hiç yüzleri kızarmadan karşımıza geçip, “Biz bir aileyiz, aynı gemideyiz, bu gemiyi ancak sizin fedakârlıklarınızla ve hep beraber dişimizi sıkarak kurtarabiliriz” gibi yalanlarla duygu sömürüsü yaparak emeğimizi sömürmeye devam ederler. İşte 109 Akkardan işçisi de bu yalanları çok kez duyup sonunda gemiden atılanlardan.
Akkardan da patronunun krizi fırsat bildiği ve kriz sürecinde büyüyen fabrikalardan biri. Kısa süre önce üretimini 15 tezgâhtan tam 200 tezgâha yükseltip, hem de katmerli kâr elde ettiği süreçte 109 işçiyi kapının önüne koyuverdi. Şimdi Akkardan’daki işçi kardeşlerimiz yağmur çamur demeden, haklı davalarını kazanmak için direnişe eşleriyle, çocukları ile birlikte katılıyorlar. Biz UİD-DER’li işçiler olarak, sürecin en başından itibaren sınıf kardeşlerimizi hiç yalnız bırakmadık. Çok açık ki işçi dayanışması grev alanlarında, direniş çadırlarında örülebilir. Bu bilinçle yola çıkan biz UİD-DER’li işçiler 28 Şubat Pazar günü Akkardan işçilerini ziyaret ederek bir dayanışma etkinliği yaptık. Fabrika önünde toplanarak, bir kamyonun üzerinde, hazırlamış olduğumuz işçi tiyatrosunu sahneleyerek, işçi marş ve türkülerini söyleyerek onların yanında olduğumuzu anlatmaya çalıştık. İşçi arkadaşların, eşlerinin ve çocuklarının konuşmaları bizleri hem duygulandırdı hem de sevindirdi. İşten atılmalar karşısında boynunu büküp gitmemek, işine, emeğine ve onuruna sahip çıkmak: İşte benim bu direnişten çıkardığım en önemli ders! Akkardan işçileri işten atmalara karşı bizlere yol gösteriyor. Eğer direniş kazanılırsa, yalnız Akkardan işçileri değil, tüm işçiler kazanmış olacak.
Benim sizden bir isteğim var dostlar. Akkardan’a gidin ve işçi çocuklarının Ümit’in, Devrim’in, Önder’in ve 2 yaşındaki Metehan’ın gözlerindeki ışıltıyı yakından görün. Keşke gelemeyen işçi arkadaşlarımız da gelseydi de küçük Ümit’in minicik dudaklarından dökülen büyük ve anlamlı haykırışları duysalardı. Ziyarete gelen herkes çok duygulandı. Çünkü Ümit karşı tarafta kimin durduğunu o küçücük haliyle anlamıştı, haykırıyordu: “O patron gelsin bakalım, bizim karşımıza çıkabilecek mi? Biz burada soğukta akşama kadar babamızın yanında kapıda bekliyoruz, üşüyoruz. Sizin eviniz sıcak ya, tabii babamı işten atarsınız. Bu fabrikayı buradaki işçiler olmazsa büyütemezdiniz. Bir gün bize hesap verecek patronlar...” Bunları diyen Ümit’i gidin ziyaret edin ve bir kez de siz dinleyin. Bizler işçi olduğumuzu unutmamalı ve şu gerçeği belleğimize iyice kazımalıyız: Örgütlüysek Her Şeyiz Örgütsüzsek Hiçbir Şey!