
Merhaba dostlar. İnternette Tekel işçilerinin direniş videolarını izlerken beni etkileyen bir videoyla karşılaştım. Bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir Tekel işçisi, gazeteciyle yaptığı sohbette şunları söylüyor: “Ben yıllardır AKP üyesiyim, partinin birçok eylemlerinde görev aldım. Geçen gün başbakanımız televizyondan açıklama yapıyor, ‘bunlara kanmayın, bunlar işçi değiller, marjinal gruplardır’ diyordu. Alın bakın bu benim AKP müşahit kartım, bu da Tekel kimlik kartım.” Ve Tekel işçisi direnişle beraber kendisindeki değişikliği anlatıyor:
“Bundan sonra sağ ile ilgili parti, gazete, televizyon, dergi hepsini sildim. Ben Zaman gazetesinin yıllardır aboneli üyesiyim. Gazetenin bir haberinde Tekel işçilerinin 3000 TL maaş aldıkları yazıyordu. Hemen gazetede yetkili birini aradım, nasıl bu yazıyı yazıyorsunuz dedim, ben bütün haklarımla beraber 1200 TL maaş alıyorum, nasıl oluyor bu dedim, nasıl yazabiliyorsunuz? Yönetici kem küm etti. Gazeteyi kesin hemen, sizinle işim olmaz dedim, ilişkimi kestim. Kanallarını televizyonumdan sildim, sağla ilgili her şeyi hayatımdan sildim, hiçbiriyle işim olmaz bundan sonra.”
Ve Tekel işçisinin son cümlesi her şeyi özetliyor aslında. Biraz düşündürücü biraz da komik bir dille: “Bizi burada zorla komünist yaptılar!”
Dostlar videoyu izledikten sonra bir direnişin neden bu kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Şunu düşünelim. Bir direnişin ateşi nasıl büyür? Ben Gebzeli bir işçi olarak, yanı başımdaki AKKARDAN’da direnişte olan işçi arkadaşlarımı ziyarete gideceğim. Onlar bizden fazla bir şey istemiyorlar, bir merhaba, bir tebessüm istiyorlar.
Birleşen İşçiler Yenilmezler!