Ben bir tekstil işçisiyim ve fabrikada erkeklere oranla kadın işçilerin sayısının fazla olduğu bir işyerinde çalışıyorum. Kadın işçi olmak, çifte sömürü demek… Fabrikada patron ezer, evde ise koca… Bir de ev işleri çoluk, çocuk… Çalışan kadının hayatı, kadınlığını bilmeden, insan gibi yaşayamadan geçer gider. Benim çalıştığım fabrikada da kadın işçiler iğrenç koşullara ses çıkaramadan çalışıyorlar.
Burjuvazi kadını ikinci hatta üçüncü sınıf olarak gösterir. Kadın kapitalizmde alınan satılan bir meta olarak görülür. Kadına insan gözüyle bakılmıyor. Hâlbuki kadın önemli bir varlıktır. Kadın olmadan erkek olmaz, erkek olmadan da kadın. Kadın ve erkek bir elmanın iki yarısı gibi bir bütündür.
Fakat burjuvazi dediğimiz bu iğrenç sınıf, insanları her şekilde sınıflandırmıştır. Din, ırk, renk, cins vs. Burjuvazi yönetmek için böl-parçala-yönet taktiğini uyguluyor. Çalıştığım fabrikada erkek işçilere de baskılar yapılıyor. Fakat kadınlara çok daha fazlası yapılıyor. Kadınlarımız yılların vermiş olduğu ezilmişlikten kaynaklı başlarını hep önlerine eğmişler. Fabrikada kadınlar tuvalete gittiğinde isimleri yazılıyor, günde kaç defa tuvalete gidiliyor diye bakılıyor. Müdür kadınların soyunma dolaplarını çok rahat bir şekilde kontrol ediyor. Bu cesareti biz kadınların sesini çıkarmamasından alıyorlar. Patronlar ne kadar rahatlar “gitmeyin tuvalete bana ne” diyebiliyorlar. Çünkü biz işçiler örgütsüz ve dağınığız. Dağınık olduğumuz için patronlar da bütün baskıları, insanlık dışı koşulları kolaylıkla dayatıyorlar.
Bundan yüz sene önce New York’ta kadın tekstil işçileri “eşit işe eşit ücret” talebiyle ayağa kalkmışlardı. New Yok’lu kadın işçi kardeşlerimizin verdikleri mücadele sayesinde bugün dünyanın her yerinde Emekçi Kadınlar Günü kutlanıyor. New Yorklu kadın işçiler, büyük bedeller ödemişler, yanarak canlarından olmuşlar. Buna rağmen, “bizler her sektörde erkeğin yaptığı işi yapıyoruz, tabii ki eşit olacağız, erkekler ne ücret alıyorsa biz kadınlar da aynı işi yapıyoruz ve aynı ücreti istiyoruz” diyerek mücadele etmişlerdir. Hak arama mücadelesinde kadın olmadan olmaz; sonuçta aynı koşullarda çalışıyoruz, derdimiz ortak.
Ben inanıyorum ki sınıf mücadelesine katılan kadınların ayakları yere sağlam basıyor. Patronun karşısında kaya gibi sert durmaya başlıyorlar bu kadınlar. Biz kadın işçiler artık kafamızı yukarı kaldırmalıyız, bilinçlenmeliyiz. Kadınıyla erkeğiyle omuz omuza olmalı ve birbirimize güç vermeliyiz. İşçi sınıfını bölerek bizlere insanlık dışı koşulları dayatan patronlar sınıfını ortadan kaldırmalıyız. Birbirimize kenetlenmeliyiz. Zincir halkalarımızı sık dokumalıyız. Bunca yıldır işçi sınıfının bütün haklarını acımasızca gasp edenlerden hesap sormalıyız. Dur demezsek, kapitalizm dediğimiz bu iğrenç sistem kendisiyle birlikte bizi de çürümeye ve yok oluşa sürükleyecek. İki şansımız var; ya kadınıyla erkeğiyle omuz omuza mücadele edip onurlu yaşayacağımız güzel bir dünya kuracağız. Ya da gözünü kâr hırsı bürümüş kapitalizm bizi yok edecek. Tercih bizimdir işçi kardeşlerim.
Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!