Fabrikalara yedi kollu bir canavar musallat olmuş. Bu yedi kollu canavar eskiden nasıl çeşme başlarında durup insanların susuzluktan kırılmasına neden oluyorsa şimdi de fabrika içini mesken tutmuş. Bu öyle bir canavar ki, eskiden olduğu gibi sadece suyun başını da tutmuyor. Hemen her şeyin başında o var. Yiyecek mi dersin, giyecek mi dersin, yakacak mı dersin, ulaşım mı dersin… Her ne istersen iste, her ne yaparsan yap, hep aynı canavar karşına çıkıyor.
İşçi arkadaşlardan en cesur olanları sonunda “artık yeter” diyerek bir tartışma başlattılar: “Bu canavar bizi sabahtan akşama çalıştırıyor, çalıştırıyor… Ama karnımızı doyuracak bir ücret bile vermiyor. Üstelik fazla mesailerimizi vermiyor, sigortamızı yatırmıyor ve sendika istiyoruz diye de kapı dışarı ediyor. Bu yedi kollu canavar ile mücadele etmeden haklarımızı alamayacağımızı artık bilmeliyiz.” Kimileri ise daha baştan “ne yaparsak yapalım bu canavarı yenemeyiz” deyip kenara çekildiler. Bir kısım iyi niyetli arkadaşımız da “sayın canavar bey vallahi artık mahvolduk, perişan olduk” diye alttan alıp konuşalım dedi. Kimi arkadaşlarımızsa “canavarın önce bir kolunu sonra ikinci kolunu kıralım, derken yavaş yavaş yenebiliriz” fikrini ortaya attılar. Azınlıkta olan bir kısım arkadaşsa “canavarın kafasını hedefleyip, bir anda yok edelim” görüşünü savundular.
Biz hep beraber olursak, bu canavarı çok kısa sürede yenebiliriz. Ama tek başına olduğumuzda, canavar hepimizi kolları arasında sıktıktan, posamızı çıkarttıktan sonra fabrikadan kapı dışarı ediyor. Biz kendi fabrikamızda canavarı yok etmek için tartışma başlattık ve bir plan kurduk. Sizler de kendi aranızda bir plan yaparsanız bizlere mutlaka haber verin de bu canavarı birlikte yok edelim. Bizim planımıza göre önce canavara sezdirmeden, bir grup işçi düzenli olarak bir araya gelecek. Ardından her bölümde işçileri kaynaştırmak ve sorunlarımızı konuşmak üzere iş saatlerinden sonra görüşmeler yapacağız. Hem kaynaşacağız hem de cesaret toplayacağız. Canavarın en zayıf yerini çoktan tespit ettik. Sıra canavarın bütün kollarını, gövdesini, gözünü, başını kırmaya geldi…