Çalıştığım fabrikada yıllık izinler kullandırılmaya başlandı. Bizim olduğumuz bölümde iki vardiya olarak 8’er saat çalışıyoruz. Vardiyanın birini izne çıkardılar. Diğer vardiyayı 2 saat fazladan çalıştırmaya başladılar, elbette fazla mesai ücreti ödemeksizin. Ve bu tam bir ay sürecek.
Tabii ki patron biz işçileri düşündüğünden çıkarmıyor izne, işler azaldığı için yapıyor bunu. İşçilerin kullanamadıkları iki yıllık izinleri var içeride. Neden şimdiye kadar vermemişti izinleri! Fabrikada işçiler kendi aralarında bu durumdan rahatsız olduklarını birbirlerine anlatıyorlar. Fakat bu durumdan rahatsız olduklarını patrona söyleyemiyorlar. Bir de biz işçiler arasında genelde şu sözler dile geliyor: “Buradakilere güven olmaz”, “bunlarla yola çıkılmaz”, “burada birlik yok” vs. Ama bu durum da giderek değişmeye başlıyor. Nasıl mı?
Erkek işçilerden birkaçı patrona giderek “ya bize cumartesi fazla mesaimizi ödeyin ya da cumartesileri çalışmayalım” dediklerinde patron net bir cevap vermemiş. Fabrikada patronlar tarafından hiçbir açıklama da yapılmadı. Hep kulaktan duyduğumuz bilgilerle yetinmek durumunda kaldık. Ama sonunda biz kadınlar da dayanamadık. Önce kendi aramızda konuştuk, içeri gidip konuşalım, bizi işten atacak ya da öldürecek değil ya dedik. Yemek paydosunda patronun odasına gittik, patronun yeğeni panik bir şekilde “hayırdır bayanlar” diye bizi karşıladı. Bir kadın arkadaşımız, “biz bir açıklama yapmanız için geldik” dedi. Patronun yeğeni, “durun o zaman tek tek içeri girin” dedi. Tabii ki biz onu dinlemedik ve hep birlikte içeri girdik. Patron doğrudan, “arkadaşlar cumartesi belli değil” diye söze girdi. Biz de “Bize neden bir açıklama yapılmıyor. Biz cumartesi çalışmak istemiyoruz. Çalışırsak da fazla mesai ücretimizi istiyoruz. Bir ay boyunca sekiz-altı çalışacağız, izni olmayanlar her gün 2 saat bedava çalışacak” diye çıkıştık. Patronun bize verdiği cevap, “bu fabrika önceden de sekiz-altı çalışıyordu” oldu. Biz de “biz sekiz saat olarak işe girdik, 10 saat öncedenmiş” dedik. Patron köşeye sıkışınca çanak yalayıcısına bağırarak, “bundan sonra işe yarım saat geç kalanları fabrikaya almayın” diye tehditler savurmaya başladı. Biz de patrona “niye bağırıyorsunuz, biz sizden bir açıklama bekliyoruz, ayrıca konumuz geç kalma değil” deyince hemen ses tonu yumuşadı ve “yok kızlar size bağırmıyorum cumartesi çalışmayabiliriz” dedi. Biz de “Cumaya kadar bekleyeceğiz” diyerek oradan ayrıldık.
Kendi aramızda patronun haline gülüyoruz: “Biz de 20 kişi geç kalırız bakalım alıyorlar mı, almıyorlar mı içeriye.” Cuma günü sonuç belli oldu ve “Cumartesi çalışmıyoruz” denildi. Bu duruma çok sevindik, kazanmıştık. İşçiler bir araya geldiklerinde sorunlarını işte böyle çözebiliyorlar.
Patrondan korktukları için işçilerin birçoğu konuşmaya gelmemişti, fakat biz buna rağmen gidip konuştuk. Bugün on kişi olur, ilerde bu sayımız daha da yükselir. Küçük adımlar bile çok önemli biz işçiler açısından. Tabii ki sorunlarımız 10-15 kişiyle tam çözülmez. Biz işçiler birbirimize güvenmeyi öğrensek çok daha güzel şeyler yapabiliriz. Fabrikadaki 400 işçinin bir araya geldiğini düşünüyoruz, patron ne yapabilir ki diye gülümsüyoruz ardından. Tek sorun biz işçilerin bilinçsiz olması. Haklarımızı bilirsek, bir araya gelirsek patronlardan hakkımızı söke söke alırız. Yeter ki bizler fabrikalarımızdaki işçi arkadaşlarımıza güvenlim, birlikte yola çıkalım. Şunu bilelim ki, işçinin işçiden başka dostu yok! Aydınlığa ya beraber çıkacağız ya da karanlıkta birbirimizi görmeden kör ve yoksul bir şekilde yok olacağız! Hem de patronların kârları uğruna...
Birleşen işçiler yenilmezler!