Birçoğumuzun bildiği gibi Gebze, Türkiye sanayisinin kalbinin attığı, gündüz nüfusu 1 milyonun üstüne çıkan bir işçi kentidir. Büyük fabrikaların, irili ufaklı küçük işletmelerin, dünyada büyük pazarlara sahip dev tekellerin üretim işletmelerinin bulunduğu Gebze’de, İŞKUR verilerine göre işsizlik her geçen gün artmakta. İŞKUR verilerine göre Gebze’de son 3 ayda işsiz sayısı resmi olarak 31.368’e yükseldi. Bu sayı, kayıt dışı işsizlerle birlikte 2 kat artarak 60 bini bulmaktadır. Verilere göre 2009 yılında Gebze’de resmi işsiz sayısı yaklaşık 22.392 iken, 2010 yılının ilk 3 ayında resmi işsiz sayısının 31.368’e çıktığı görülüyor. Yani açlık ordusuna 10 bin kişi daha katılmıştır bu kadar kısa süre içinde. Bu rakamlara göre, nüfusu 300 bin civarında olan Gebze’nin %20’sinin işsiz olduğu sonucu çıkıyor ortaya. Türkiye’de işsiz sayısı resmi rakamlara göre 3,5 milyon civarındadır. Ancak açıklanan rakamların gerçeklerle örtüşmediğini biliyoruz. Kayıt dışı işsizleri de dâhil ettiğimizde işsiz sayısı 6 milyonu geçmektedir. Sendikaların verdiği rakam budur.
İşsizliğin bu kadar hızlı büyümesinde kimlerin payının olduğunu görmek çok da güç olmasa gerek. Bildiğimiz gibi yaşanan kapitalist krizle birlikte dünyanın hemen her köşesinde işten atmalar, hak gaspları, uzayan çalışma saatleri, dizginsiz ve kuralsız çalışma aldı başını yürüdü. Patronlar krizin faturasını işçilere kestiler ve kesmeye devam ediyorlar. Gebze’de yaşananlar da dünyada ve Türkiye’de olanların bir parçasıdır. Kriz bahanesiyle işten atılanların sayısı her geçen gün artıyor. Hâlâ bir işi olduğuna sevinenlerse, işten atılanların iş yükünü de sırtlanarak günde en az 12 saat çalışıyorlar ve üstelik de düşük ücret alıyorlar. Güya işsizliği önlemek için sunulan ve pek çok işyerinde uygulanan “kısa çalışma ödeneği” aracılığıyla işsizlik fonunun yağmalanması ise cabası. Keza bu ödenekten yararlanan patronlar ödenekten hemen sonra işçi kıyımına başlamışlardır. Akkardan’da 108, Isuzu’da 220 işçinin “kısa çalışma ödeneği” bittikten sonra işten atılması, Gebze’deki en taze örneklerdir.
Yıllarca aynı gemide olduğumuz ve bir aile olduğumuz masalını dinledik patronlardan. Ancak ne hikmetse bugüne kadar bizim alınterimiz üzerinden elde ettikleri kârları biz işçilerle paylaşmayı hiç düşünmediler. Kriz gelip çattığındaysa zarar ediyoruz diyerek zararlarını bizlerle paylaştılar. Kısacası patronlar kendi yarattıkları krizin faturasını biz işçilere ödetiyorlar.
İşte bu yüzdendir ki, Gebze’de işsizlik her geçen gün artıyor. Gebze’de iş olmadığından ya da işsizlik kaderimiz olduğundan dolayı değildir işçilerin işsiz kalması. Patronlar daha fazla kâr etmek, sermayelerini daha fazla büyütmek için işçileri sokağa atarak açlığa, yokluğa, sefalete itiyorlar. Gebzeli işçiler de dünyanın pek çok yerindeki işçi kardeşleriyle aynı sorunları yaşıyor. Sorunlar ortak olduğu gibi, çözümü de ortaktır. Biz Gebzeli işçilere ve dünyanın farklı bölgelerindeki emekçilere düşen görev bunun farkına varmak, çözüm için elimizi taşın altına koymaktır. İşimize, haklarımıza, sendikalarımıza sahip çıkmalıyız. Daha örgütlü bir şekilde hareket etmeliyiz. Biz işçilere yapılan bunca saldırının üstesinden gelmek için, örgütlü hareket etmekten başka yolumuz yok.
Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
Krizin Faturası Patronlara!