Türkiye’de ve dünyanın değişik bölgelerinde işçi sınıfına saldırılar artarak devam ediyor. Sınıf kavgası devam ediyor. Bu kavganın bir örneğini de Procast Metal’de sendikaya üye oldukları için işten atılan 14 işçi arkadaş verdi. Yaşadıkları sıkıntılara dur diyebilmek için Birleşik Metal-İş sendikasında örgütlenme kararı alan Procast işçileri işten atıldılar ve fabrika önünde 40 gün boyunca haklarını alabilmek için umutla direndiler.
İşçi arkadaşlar bu işe başlarken amaçlarını ve beklentilerini şöyle dile getirmişlerdi: “Sendikayı getirirsek çalışma koşulları düzelecek, var olan üretim baskısı kalkacak, mesai ücretleri ve maaşlar zamanında alınacak, kısacası insan gibi çalışacağız.” Ama ne yazık ki örgütlenme sürecinde yaşanan eksikliklerin ardından bir de direniş sürecinde yaşanan eksiklikler, işçilerin haklarını alma noktasında ciddi bir sonuç elde edememelerine neden oldu. İşten atılmayıp fabrikada çalışan sendika üyesi işçilerle ilişkiler geliştirilememiş ve içerinin desteği gün geçtikçe erimiştir. Bu sırada patronun artan baskıları sonucu sendikadan istifalar gerçekleşmiş ve örgütlülük ağır darbeler almıştır. Bu koşullar altında işçilerin fabrika önündeki direnişi dayanma güçlerini ve sabırlarını tüketmiş ve işçiler sendikacılar tarafından bu mücadelenin hukuki yoldan takip edilmesi noktasına hapsedilmişlerdir. Bu noktadan sonra ise her zamanki bildik süreç başlamıştır. İşçiler tazminatlarını kurtarma telaşına düşmüş, sendika yöneticileri de çok büyük bir “diplomasi” başarısıyla işçilerin en doğal hakkı olan tazminatlarını almayı becerebilmişlerdir! Üstelik tazminatların hepsinin peşin değil bazılarının taksitle ödeneceği şeklinde bir anlaşmaya varılmıştır. Böylece sendikacılarla işveren arasında yapılan son görüşmede, direnişin bitirilmesi şartıyla, işten çıkarılan 14 işçinin tazminatlarının bazılarının peşin, bazılarının da 2 taksitte ödenmesi konusunda anlaşılmıştır. Bu anlaşmayla birlikte kapı önündeki 40 günlük direniş de sona ermiştir. Sonuçta işçiler işe geri alınmak için değil tazminatlarını almak için 40 gün direniş gerçekleştirmiş durumuna düşürülmüştür.
Procast örgütlenmesindeki esas eksiklik, başlarını kaldırıp yaşanan adaletsizliklere dur diyebilme cüretini gösterebilmiş işçilerde değil, onları örgütleme iddiasında olan, bunun için maaşlı örgütçüler, hukukçular, eğitimciler çalıştıran, sıra lafa gelince yüksek sesle ve iddialı konuşan, sonrasında sessiz sedasız bu iddialarından çark eden şube ve genel merkez yöneticilerine aittir. Bu yaşananlardan gerekli dersleri çıkarmalı ve mücadeleye bu derslerle donanmış olarak devam etmeliyiz. Aksi halde defalarca aynı sonla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.