
Şu an çalıştığım işte iş güvenliği dersi verdiler bize, iş kazası geçirmeyelim diye. Dersi anlatan arkadaş örnekler vererek anlattı, biz de dinledik. Sonunda bize anlamadığımız yer olup olmadığını sordu ve biz de anladık dedik. Soracağınız soru var mı diye sorduğunda ben de ona şöyle bir soru yönelttim: “Tamam bu anlattıklarınız iyi, güzel ve önemli de, işçinin aldığı ücreti ve çalışma saatlerini göz önünde bulundurursak sadece bunlar yeterli mi?” Diğer işçiler de beni desteklediler. Dersi veren arkadaşsa, “evet haklısın, ama bunlardan kaynaklı sorunları işe yansıtmamak gerekli” dedi.
Başka bir arkadaş, “uzun çalışma veya işin ağır oluşundan dolayı pelte gibi oluyorsun zaten, yorgunluktan iş kazası geçirmemen bir mucize. Üstelik ücretler göz önünde bulundurulduğunda ay sonunu nasıl getiririmin hesabıyla geçiyor bütün günün. Sen bunlara dalıp gidince iş kazası geçirmene de olanak doğuyor. Bana göre de ders önemli ama yeterli değil” dedi. Ben de tekrardan ders veren arkadaşa döndüm ve “biz taşeronda çalışıyoruz bak senin gibi ana firmada değiliz. Patron bizi hadi acil iş yetişecek diyerek hızlı çalıştırıyor, artı senin saydığın güvenlik malzemelerinin bazıları yok işyerinde. İsteyince de getireceğiz diyor. Israr edince de işine gelirse diyor” dedim. Dersi sunan arkadaşsa yine, “doğru söylüyorsunuz ama yine de ders önemli” dedi.
Evet kardeşler güvenlik dersi gerçekten önemli önemli olmasına da, çalışma saatlerinin uzunluğu, aldığımız ücretler, taşeronda çalışıyor olmak, bizlere verilen koruyucu malzemelerin yetersizliği bunlar önemli değil mi? Önemli kardeşler. Bizim bu şekilde çalıştırılmamız sayesinde patronların cepleri daha fazla parayla doluyor. Ama senin kolun kopmuş, bacağın kırılmış, kulağın sağır olmuş, kafan parçalanmış, hayat koşulları seni psikolojik sıkıntılı hale getirmiş, ölmüşsün kimin umurunda? Patronların umurlarında olan tek bir şey var o da para. Bunlar karşısında biz birbirimize sahip çıkmalı ve birbirimizin arkasında durmalıyız, gerçekten insan gibi yaşayıp insan olmak için.