Patronlar emeğimizin karşılığını vermiyorlar. Emeğimizin karşılığını vermedikleri gibi kanun dışı uygulamalar yaparak aldığımız ücret üzerinden bile kâr elde ediyorlar. Çalıştığım işyerinde patron vergiden kaçmak için aldığımız ücreti ikiye bölerek veriyor. Asgari ücret kadar olan kısmını bankaya yatırıyor, kalanını ise elden veriyor. Onları şikâyet etmeyelim diye ücret bordomuzu da vermiyor. Ücretimiz elimize geçmeden bizlerden gelir vergisi kesilirken, patronlar bir yolunu bulup vergi ödemiyorlar. Patronların bu şekilde vergi kaçırmaları karşısında devlet de hiçbir şey yapmıyor ve patrondan yana tutum alıyor. Maliye denetçileri çoğu zaman patron tarafından yedirilip içirilip, hiçbir yasal yaptırım uygulanmadan geri gönderiliyor. İşçiler de hiçbir şey söylemesinler diye önceden tehdit ediliyor.
Ücretin asgari ücret kadarının bankaya yatırılması ve kalanının elden verilmesi, kuşkusuz sadece benim çalıştığım işyerinde yapılmıyor. Patronlar bunu gün geçtikçe yaygınlaştırıyorlar. Onlar işçilere ne kadar az masraf yaparsam o kadar çok kazanırımın derdindeler. Bilmemiz gereken şey ücretlerimizin bu şekilde yatırılması biz işçilerin aleyhine işleyen bir durum. Ve birçok hakkımızı da olumsuz etkiliyor. Çünkü işten atıldığımızda alacağımız kıdem, ihbar ve işsizlik ücreti gerçek ücretimiz üzerinden değil bankaya yatan asgari ücret üzerinden hesaplanacaktır. Ayrıca sigorta primlerimiz de bundan etkileneceğinden emekli maaşımız da düşecektir. Bu yüzden ücretlerimizin bölünerek değil tam verilmesini ve bordromuza da bu şekilde yansıtılmasını talep etmeliyiz.
Patronlar sinekten yağ çıkarırcasına biz işçilerin emeği üzerinden kâr elde ediyorlar. Onlar işlerine gelince kanun var diyorlar işlerine gelmeyince kanunları kendi çıkarlarına uyduruyorlar. Devlet bizim yanımızda değil patronların yanında yer alıyor. Her hakkımızı elimizden almak için fırsat kollayan patronlara karşı yapmamız gereken tek bir şey var, o da işyerlerimizde, fabrikalarımızda bir araya gelerek patrona karşı örgütlenmektir.