
Derneğimizin Sefaköy temsilciliğinde bu hafta “40. Yılında 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi” adlı bir etkinlik yaptık. Etkinliğimize Nazım Hikmet’in ölümsüz dizelerini güzel notalarla birleştiren bir şarkıyla başladık. Bugünkü işçi kuşakları için çok önemli olan ve ders çıkartılması gereken 15-16 Haziran Genel Direnişini anlatan video görüntülerini izledik. Bu görüntüleri izlerken heyecanlandık. Sınıfımızın gücünün nelere kadir olduğunu görerek kendimize ve sınıfımıza olan güvenimiz bir kez daha tazelenmiş oldu. Güzel şarkılarımızla ve şiirlerimizle birinci bölümün sonuna geldik.
Etkinliğimizin sohbet bölümünde ise etkinliğimize katılan işçi kardeşlerimizle sınıfımızın sorunları ve 15-16 Haziran’ın dersleri üzerine konuştuk. Çeşitli sektörlerden işçiler sorularımızı şöyle yanıtladılar:
1962 yılında direnişe çıkan 173 Kavel işçisi, “imkânsız” denileni, “yapılamaz” denileni yaptılar. Kararlı bir mücadeleyle, yasalarda olmayan grevli toplu iş sözleşmesini patronlar sınıfına kabul ettirerek yasalara geçirilmesini sağladılar. Bugün ise biz işçiler en ufak bir hak arayışımızda kapının önüne koyulmakla tehdit ediliyoruz. Peki, nasıl elde edeceğiz hakkımız olanı ve gasp edilen haklarımızı? Haklarımızı daha da genişletmek için neler yapmalıyız?
Matbaa işçisi: 2008’den bu yana zam farklarımız ve 2009’dan bu yana da fazla mesailerimiz verilmedi. Sürekli soruyorduk “ne zaman ödeyeceksiniz” diye. Bize verilen cevap ise “işlerimiz düzene girsin o zaman vereceğiz” oldu. Oysa tırlar her gün yükleniyor, paralar da patronun cebini dolduruyordu. Sabredecek durumumuz kalmamıştı. Bireysel tepkim nedeniyle işten atıldım. Örgütlü bir karşı duruş sergilemek lazım, mücadele etmekten başka çaremiz var mı?
Bir başka matbaa işçisi: Çalıştığım işyerinde birçok sorun vardı. Tek tek arkadaşlara ulaşmaya çalıştım. Bir birlik oluşturmalıydık bu sorunları aşmak için. Hazırlığımızı yapamadan mücadeleye giriştik. Tabii ki yeterli bir hazırlık olmadığı için ben de işten atıldım. Ama bundan sonra çalışacağım işyerinde bu birlikteliği sağlamak için uğraşacağım.
Bugün işyerlerinde önümüzdeki en büyük engel güven sorunudur. “Ben mücadeleye hazırım ama bizim işyerinde güvenilecek adam yok” sözlerini sıkça duyuyoruz. Bu doğru mu sizce? Bu sorun nasıl aşılır?
Tekstil işçisi: Şu anda kıdem tazminatlarının kaldırılması gündemde. İşçiler ise yok kaldırılmaz diyorlar. Aslında biraz geriye dönersek yapıp yapmayacaklarını görürüz. Kafamızdan bazı ön yargıları atmamız gerekiyor. Bence her işyerinde bir tane güvenilecek işçi vardır. Hayır yoktur diyene ise verilecek cevap nettir. Kimse yoksa sen adam değil misin?
Deri işçisi: Ben 3 aydır büyük bir fabrikada çalışıyorum. İşyerinin servisinde hemen hemen kimse birbiriyle sohbet etmiyor. Kimisi takmış kulaklıkları müzik dinliyor, kimisi telefonla oynuyor, kimisi ise uyuyor. Bir gün yanımda oturan işçiye çıkart kulaklılıkları diye işaret yaptım. Daha sonra “ben 3 aydır burada çalışıyorum, sen ne zamandır buradasın” diye sordum; başladık sohbete. Böyle böyle derken bir zaman sonra işyerinden 7-8 arkadaşla çay içmek için toplandık, sorunlarımız üzerine sohbet ettik. Daha sonra direnişte olan UPS işçilerinin ziyaretine gittik. Aslında etrafımıza bakarsak, işçi arkadaşlarımızla iletişim kurarsak güvenilecek adam olup olmadığını görürüz.
Bir başka deri işçisi: Ben iş kazası geçirdim. İşyerinde yanıma ve evime ziyarete gelen işçilere bakıyorum da önemli şeyler paylaştığım arkadaşlarım var sadece yanımda. Buradan çıkarttığım sonuç şudur. Demek ki iş arkadaşlarımızla bir şeyleri paylaşmamız gerekiyor bu güveni oluşturmak için. Eğer bunu başarabilirsek bu sınıf savaşını biz kazanacağız.
15-16 Haziran’ı yaratan, Kavel destanını yazan işçiler, patronların bölücülük oyunlarına kanmadan (Türk, Kürt, Alevi, Sünni…) omuz omuza verdiler mücadeleyi, birbirlerine güvendiler ve patronlar sınıfının yüreğine korku salarak taleplerini kabul ettirdiler. Peki, biz de patronların bizi bölmeye yönelik yalanlarına karşı durabiliyor muyuz?
Direnişçi UPS işçisi: Şu anda sendika hakkımız için direnişteyiz. Patron içeride çalışan işçilerin sendikadan istifa etmesi için şu yalanlara başvuruyor: “Dışarıda duran işçiler PKK’li, onlara uymayın, sendikaya üye olmak vatana kurşun sıkmaktır.” Kürt işçilere de direnişteki işçilerin Ergenekoncu olduğunu söyleyerek bölmeye çalışıyor. Tüm bunlara karşı birlik olup kazanacağız!
Bir başka UPS işçisi: Geçtiğimiz günlerde polis direniş yerinde işçi arkadaşlarımızı gözaltına almıştı. Biz de diğer direnişçi işçilerle karakola gidip sloganlar atarak arkadaşlarımızı serbest bırakmalarını istedik. Daha sonra arkadaşlarımız serbest bırakıldı. Orada 15-16 Haziran’da yaşananlar geldi gözümün önüne. Demek ki bizler birlikte hareket etmeyi başarırsak her şeyi başarırız.
15-16 Haziran Genel Direnişinden çıkarılması gereken en önemli ders şu olsa gerek: Nasıl örgütleneceğiz ve fabrikadaki işçileri nasıl örgütleyeceğiz?
Tekstil işçisi: Yasal olsun olmasın tüm haklarımız için, birlik içinde mücadele etmemiz gerekiyor. Yanıbaşımızdaki işçilere sahip çıkmak zorundayız.
Matbaa işçisi: Önce bir şeyleri öğrenip daha sonra da işyerimizdeki güvendiğimiz arkadaşlarımıza anlatarak hakkımızı birlikte aramalıyız.
Metal işçisi: Nasıl örgütleneceğimizi ve örgütleyeceğimizi UİD-DER’de öğrenerek işe başlayacağız. Burası mücadeleci bir işçi derneği, bize her konuda yardımcı olacaktır.
Direnişçi UPS işçisi: Burada anlatılanlar çok önemli. Buradan öğrendiklerim, direnişte çok işimize yarıyor. Buraya gelen arkadaşlarımla ve diğer işçilerle bu direnişin başarıya ulaşması için canla başla çalışıyoruz. Bu işin nasıl yapılacağını burada öğrenebiliriz.