Yıl 1970. Günlerden 15 Haziran. Binlerce işçi akın akın fabrikalarından, atölyelerinden çıkarak yollara düşer, İzmit’ten Kartal’a, Pendik’ten Kadıköy’e, Üsküdar’dan Beşiktaş’a, Levent’ten Taksim’e, Eyüp’ten Beyazıt’a… Sayıları yetmiş beş bini bulur günün sonunda. Günün sonunda işçiler evlerine dönerler. Ama sonraki gün, 16 Haziranda ise işçi kardeşlerimiz daha güçlü çıkarlar meydanlara. Sayıları yüz elli bini bulur. Polis, süngülü askerler barikatı karşılarına çıkar, ama hiçbir şey durduramaz onları. Peki, neydi binlerce işçiyi böylesine büyük bir direnişe geçiren? Örgütlerine yani sendikalarına, DİSK’e sahip çıkmaktı amaçları.
Tam kırk yıl geçti 15-16 Haziran genel direnişinin üzerinden. Bizler, genç işçiler olarak geriye dönüp baktığımızda, böylesi işçi sınıfının tarihine kazınmış günlerden birçok ders çıkarıyoruz. Bunları tek başımıza yapamayız herhalde. Bizler, mücadele yolumuza ışık tutan UİD-DER sayesinde yaptığımız etkinliklerde geçmişte yaşanmış ve bugün yaşadığımız birçok deneyimi paylaşıyoruz.
20 Haziranda düzenlediğimiz etkinliğe 15-16 Haziran Genel Direnişini anlatan bir belgesel izleyerek başladık. Şiirlerimiz ve türkülerimizle devam eden etkinliğimizin en önemli kısmında, sınıf kürsüsünde sıra bizlere geldi. Birçok arkadaş şu an işyerlerimizde yaşanan sıkıntılara ve 15-16 Haziran ruhuyla bu sorunları nasıl aşabileceğimize değindi. Çıkan en önemli sonuç; bizlerin büyük bir sınıfın, işçi sınıfının bir parçası olduğu, kendimize ve işçi arkadaşlarımıza güvenmemiz gerektiği, bizleri dilimize, dinimize, rengimize göre ayıran patronlar sınıfına karşı bir araya gelip örgütlü bir güç oluşturma ve mücadele etme gerekliliğiydi.