Çalıştığım işyeri büyük bir tekstil fabrikası. Daha önceden yaşadığım sorunların kendi çalıştığım işyerine özgü olduğunu sanırdım. Ta ki İşçi Dayanışması bültenini okuyup diğer işçilerin de sorunlarını görene kadar…
Gerçekten de insan bilinçlenmeden ne haksızlıkların farkına varıyor ne de bu haksızlıklara karşı çıkma fırsatı bulabiliyor. Çalıştığım işyeri bazen öyle uygulamalar yapıyor ki aklınız durur. Meselâ fabrika neredeyse ağzına kadar iş dolu, bu yüzden haftanın bazı günleri zorla 16 saat mesaiye bırakıyorlar, bu da yetmezmiş gibi pazarları da 12 saat çalışıyoruz, cumartesi tatili ise zaten yok. Çalışmak ve patrona kazandırmaktan başka bir şey yaptığımız yok. Aslında çalışmak güzel bir şey, ama bir de karşılığını alabilsek daha iyi olacak!
Ücretlerimiz, fazla mesailerimiz ve üçer aylıklarımız içeri atılıyor, ücretler patronun keyfine göre ödeniyor. Aylarca ücret verilmemesi onlar için sorun olmuyor, ama bizim ufak bir açığımız yakalansa hemen tutanak tutuluyor, bu adalet midir? Ücret alamamamız ve bir de üstüne zorla fazla mesaiye bırakılmamız ciddi anlamda psikolojimizi bozuyor. Haliyle bu durum ailemize ve hiç suçu olmayan iş arkadaşlarımıza yansıyor. Haksızlığa karşı çıkan işçilere düşman gözüyle bakılıyor ve bunlar ya işten çıkarılıyor ya da yalıtık bölümlere veriliyorlar. Bu arkadaşlarımızı yıldırmak için sürekli başka bölümlere sürgüne gönderiyorlar.
Bazen insan kendisine sormadan edemiyor, “bunlar insan mı” diye. Çünkü lavaboya bile giderken dakika tutuluyor, hâlbuki tuvaletini yapmanın dakikası mı olurmuş? Bu işyerinde beş yıldır çalışıyorum ve UİD-DER’i tanıyana kadar bu yapılanların normal olduğunu düşünüyordum, oysa yıllardır nasıl bir haksızlığa uğradığımızı şimdi daha iyi anlıyorum. Şimdi ise bu haksızlığı kavradım ve diğer işçi arkadaşlarımı bu haksızlığa karşı durmaya çağırıyorum.