Merhaba sınıf kardeşlerim!
On yıldır metal sektöründe çalışan bir işçiyim. Az çok hepimiz biliriz. Metal sektörünün çalışma koşulları ağırdır. Çalıştığım fabrikada, bant usulü üretim yapılıyor. Aynı zamanda da vardiyalı çalışma sistemi var. Aslında bu ikisini yan yana getirdiğimizde, fazla söze gerek kalmıyor. Bu çalışma karşılığında ise aldığımız sefalet ücretidir. Ama patronlar başlayan yeni toplu sözleşme döneminde bu sefalet ücretini bile kuşa çevirmek ve çalışma koşullarımızı daha da ağırlaştırmak istiyorlar.
Metal sektöründe 2010-2012 Grup Toplu İş Sözleşmesi önümüzdeki ay başlıyor. Bir tarafta patronların örgütü Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) var, öte tarafta ise işçileri temsil edecek olan Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Çelik-İş sendikaları var. Bu seneki toplu sözleşme süreci daha bir zorlu geçecek. Çünkü patronlar krizi de gerekçe göstererek haklarımızı gasp etmek istiyorlar. Yani patronlar toplu sözleşme masasına kendi taleplerini dayatmak üzere gelecekler. MESS, esnek çalışmayı dayatmak, çalışma saatlerini uzatmak, sosyal hakları daha da kırpmak, ücretlere zam yapmamak, işçilerin işten atılmasını kolaylaştıracak maddeleri sözleşmeye koymak istiyor. Yani patronlar hiçbir kural tanımadan, sendikaları işyerlerinde bir kuklaya dönüştürmek, işçileri diledikleri gibi çalıştırmak ve sömürmek istiyorlar.
Toplu sözleşme dönemlerinde, biz işçiler büyük bir umutla bekleriz. Ağır çalışma koşullarımız hafifleyecek, aylıklarımız yükselecek, birkaç kuruş daha fazla alacağız ve yaşam standardımız yükselecek diye ümit ederiz. Ama ne umarız ne buluruz, geçtiğimiz sözleşme döneminden hatırlayalım. 2008-2010 toplu sözleşme sürecinde, bizim karşımıza geçen ve “aslan” pozları kesen sendika bürokratlarının, patronların karşısında nasıl da “kediye” dönüştüğünü hatırlayalım. %15 zammın altında bir sözleşmeye imza atmam diyen Türk Metal sendikası, %8’e imza attı. Bunu Çelik-İş takip etti. Birleşik Metal-İş sendikası ise daha direngen bir görünüm çizdi, Cuma Yürüyüşleri’ni başlattı. Ama grev aşamasına gelindiğinde geri adım attı. Hemen hemen aynı sefalet ücretine o da imza attı ve ağır çalışma koşullarını kabul etti.
Peki, neden böyle oluyor? Çünkü aslında gerçek anlamda örgütlü değiliz, kâğıt üzerinde örgütlüyüz. Benim çalıştığım işyeri de sendikalı, işyerinde Türk Metal örgütlü. Ama bizler birlikte hareket edemediğimiz için, sendikaları kendi çıkarlarımız doğrultusunda harekete geçiremiyoruz. Örneğin, taban örgütlülüğümüz olmadığı için toplu sözleşme sürecine katılamıyoruz. Oysa işyerlerinde komiteler seçmeli, bir araya gelip tartışmalı ve taleplerimizi kendimiz belirlemeliyiz. İşyerlerinde ortaya çıkan talepler bir araya gelen işçilerin oluşturduğu işyeri komitelerinde ortaklaştırılmalı ve sendikalarımıza sunulmalıdır. Bu ortak talepleri patronların önüne koymakla yetinmemeliyiz. Patronlarla yürütülen görüşmelere sendikacılarla birlikte taban örgütlerinden işçi temsilcileri de katılmalıdırlar. 1980 öncesinde Kemal Türkler önderliğindeki Maden-İş sendikası toplu sözleşmelere bu şekilde hazırlanıyordu. Maden-İş, işçilerin sahip çıktığı mücadeleci bir sendikaydı ve bu nedenle işçiler önemli kazanımlar elde etmişlerdi.
İşçilikten kopan, artık işçi gibi yaşamayan, mevki ve ayrıcalığını koruma derdine düşen sendika bürokratlarından medet ummamalıyız. Taleplerimizi hayata geçirebilmemiz için, hangi sendikaya üye olursak olalım, hangi işyerinde çalışırsak çalışalım, yan yana gelmeliyiz. Bakın, MESS’de birleşen patronlar ortak çıkarları için nasıl çalışıyorlar. Sendikalarımıza sahip çıkarak sendikalarımızı mücadeleci örgütler haline getirmeli, çıkarlarımız için mücadele etmeliyiz. Buradan bütün metal işçisi kardeşlerime sesleniyorum. Sözleşme dönemi yaklaşıyor. MESS’in dayatmalarına dur demek için, insanca yaşayacağımız ücret için, çalışma koşullarımızı düzeltmek ve çalışma saatlerini aşağıya çekmek için, sosyal kazanımlar elde etmek için, sendikalarımızı işçilerin evi haline getirmek için birleşmeliyiz. Yan yana gelelim, omuz omuza verelim. Güçlerimizi birleştirelim. Patronların ve sendikalarımızı ikbal kapısına çeviren sendika bürokratlarının oyunlarını bozalım. Bunu başarabilecek gücümüz var. Yeter ki isteyelim. Metal işçisi arkadaş, zaman birlik olma zamanı, zaman mücadele etme zamanı!