İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışmasını ilmik ilmik ören UİD-DER, çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda bir anket çalışması yapıyoruz. Sorularla işçi arkadaşlarımıza gidiyoruz, sorunlarımızı tartışıyoruz. Ben de UİD-DER’li bir işçi olarak bu çalışmanın içinde yer alıyorum. Esenyurt bölgesinde atölyede çalışan işçi arkadaşlarıma İşçi Dayanışması vermek ve anket yapmak için erkenden gidip çıkış saatlerini bekledim.
Burası bir tekstil atölyesi olduğu için, ne zaman paydos edecekleri belli olmuyor. Neyse ki o gün şansım vardı, 19.00’da paydos ettiler. 4 arkadaş oturduk, “en son görüştüğümüzden bu yana neler yaşadık, neler yaptık, hayatımız nasıl gidiyor” üzerinden biraz sohbet ettik. Sonra bir tane anket formu çıkardım. Sorulan her bir soru, peşinden saatlerce tartışmamızı sağlayacak sorular getirdi. Ama o günün en tartışmalı sorusu “işçi basınını takip ediyor musun?” sorusu oldu.
Tabii ben bu soruyu direkt böyle sormadım. İşçi arkadaşların kafasında oluşan şeyin ne olduğunu anlamak için “İşçi basını kelimesi sana neyi çağrıştırıyor, sence nasıl olmalı?” dedim. Aldığım cevaptan biraz daha açmak gerektiğini anladım. Dilim döndüğünce, becerebildiğim kadar işçi basınının ne olduğunu anlattım. Sonra İşçi Dayanışması bültenini açtım, içinde nelerin yer aldığına beraberce baktık. Sonra hep birlikte “DOĞRU BELLEDİĞİMİZ YANLIŞLAR” yazısının bazı kısımlarını okuyarak tartıştık.
Kendileri sigortasız ve uzun saatler çalıştıkları için bu yazı oldukça dikkatlerini çekti. Yarım kalan anketten bir soru daha sordum: “İşçi Dayanışması’nda başka hangi bölümlerin olmasını isterdiniz?” Cevap, “Bunu bilmemiz için iyice okuyup anlamamız lazım” oldu. Belki anket sorularını tek tek soramamıştım, ama cevapları yaptığımız sohbet sayesinde almıştım. Arkadaşlarıma İşçi Dayanışması verdim, okuyacaklar ve sonra tekrar konuşacağız. En kısa zamanda yeniden görüşmek üzere ayrıldık.