31 Ocak 2008 tarihinde İstanbul-Davutpaşa’daki bir maytap atölyesinde patlama meydana gelmiş, 21 işçi ölmüş, 114 kişi yaralanmıştı. Patlamada ölen işçilerin aileleri, patlamanın ardından iki yıl geçtiği halde halen sonuç alınamamasına tepkili. Davutpaşa’da yaşanan iş cinayeti ile ilgili dava, patlamanın üzerinden 19 ay geçtikten sonra açılabilmişti. Kasım 2009’da iddianame tamamlanmıştı, ancak dava hâlâ sürüyor. Halen tek bir kişi tutuklanmadı.
Patlamanın ardından yapılan araştırmalarda, işyeri güvenliği sağlanmadan ruhsat verildiği ve denetimlerin yapılmadığı tespit edilmişti. Bakanlık, belediye ve işverenin açık ihmal ve kusurunun belirlendiği olay, doğal olarak bir kazadan çok cinayet davasına dönüştü. Patlayıcı madde üreten atölyede yaşamını yitiren işçilerin sigortasız çalıştırıldıkları da açığa çıkmıştı. Mahkeme, ilk duruşmada, mağdur yakınlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş, İçişleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın davaya dâhil edilmesi talebini reddetti. Davada Zeytinburnu Belediyesi’nden beş kişi “görevi kötüye kullanmak”tan ve “taksirle öldürme”ten, bina sahibi iki kişi ve patlamanın olduğu atölye çalışanı bir kişi ise “taksirle öldürme”den yargılanıyor.
İşçilerin aileleri, olayın peşini bırakmamakta kararlı. 2 yıldır dava sürecinde sorumluların yargılanması ve iş güvenliği sebebiyle başka canların yanmaması için uğraşan aileler, çeşitli basın açıklamaları ve eylemler gerçekleştirdiler. 14 Temmuzda yapılan son duruşmada da bir basın açıklaması gerçekleştiren aileler adalet sağlanması ve sorumluların yargılanması taleplerini yinelediler.
Davutpaşa katliamı da diğer iş cinayetleri gibi düzenin çürümüşlüğünü ortaya koyuyor. Bir yoksulun evinde kaçak elektrik bulunsa anında cezayı kesen devletin, şehrin göbeğinde kaçak patlayıcı atölyesine yıllarca göz yummasından, sorumluların yargılanmasına engel olunmasına kadar ibretlik olaylara şahit oluyoruz. İş kazaları da, davaların ilerlememesi de, bu düzenin çürümüşlüğünden. Kazalarda ölmemek, davalarda sürünmemek için bu düzenin başına bir “kaza”da gelmeli. Bu kazayı bizler getirmeli ve işçilerin yönettiği bir düzeni kurmalıyız.