
Bültenimizin son sayısını liman işçilerine ulaştırdık. Gece vardiyasından yorgun çıkan yüzler ve sabah vardiyasına uykulu gelen gözler bizleri tüm sıcaklığıyla karşıladı yine. İşçiler servisten iner inmez yanımıza gelerek el sıkıştılar bizimle. Hal hatır sorulduktan sonra onlara bültenimizin son sayısını vermeye başladık. Liman işçilerinin genelinde UPS işçilerinin yazdığı mektup dikkat çekiciydi. Bir işçi arkadaş, “TÜMTİS’e üye oldukları için işten atılan UPS işçilerinin mücadelesini sonuna kadar sahipleniyoruz ve sonuna kadar onlarla birlikteyiz. Bizler de TÜMTİS’e üyeyiz ve işyeri temsilcimizin sorumluluğunda UPS işçileri için dayanışma fonu oluşturuyoruz” dedi. Buradaki öncü liman işçileri de Mersin UPS içinde bir örgütlenme yakalamak için oradaki işçilerle görüşmeye çalışıyorlarmış. Hem dayanışma fonu hem de burada da mücadeleyi başlatma niyetleri sınıf dayanışmasının çok güzel bir örneği. Bültenimizi karıştıran işçilere iş kazaları ile ilgili haklarımızı kısaca bir anlattık. İçlerinden bir tanesi “ben bunları biraz biliyordum. Bu konular burada yazıyor muydu, kesinlikle okumak lazım o zaman” dedi.
Kemal Türkler ve Maden-İş’in mücadele çizgisi üzerine dikkat çekmeye çalıştık. Çünkü işçilerin işyerlerinde taban örgütlülüklerine sahip oldukları, sendikanın kendileri olduğu gerçeğiyle davrandıkları bir sendikal mücadele anlayışına bugün fazlasıyla ihtiyaç var.
Liman işçileri ne gibi sıkıntılarla karşılaştıklarını da bizimle paylaştılar. MIP müdürleriyle TÜMTİS’in yetki beklediği MPO taşeronundaki öncü işçiler arasında sert bir tartışma yaşanmış. MPO’ya yeni işçi ve makineler alınmış, artan iş hacmine karşılık prim sisteminin yüzü biraz daha parlatılmış. İşçiler amacın onları birbirine düşürerek TÜMTİS’i tasfiye etmek olduğunu söylediler. Ancak işçiler “belki içeride bizim TÜMTİS olarak kâğıt üstünde kesinleşmiş haklarımız yok, ama bizim içeride örgütlülüğümüz yani kendi örgütümüz var. Bunu da oynadıkları oyunlarla bozamayacaklar” diyorlar. Ve müdürlere yaptıkları baskıyla direniş döneminden kalan işçilerin nasıl işe alındığını anlatıyorlar bize.
Liman işçileri de bir kez daha gösteriyor ki işçi sınıfının gücü birliğinden gelir. Örgütlü ve bilinçli öfkemizi patronlar sınıfına yönlendirmeli ve tek başımıza “bir hiç” olmak yerine UİD-DER gibi bir işçi örgütünün içinde “her şey” olmalıyız.