Merhaba arkadaşlar. Direnişimizin 100. gününü geride bıraktık. Direnişimizin 100. gününde yaptığımız dayanışma şenliği oldukça anlamlıydı ve bu şenlik bize moral verdi, bizi güçlendirdi. Mücadelemiz devam edecek. 100 günden fazladır Mahmutbey’de, Kurtköy’de, İzmir’de ve Ankara’da toplam 142 işçi olarak hak alma mücadelesi veriyoruz. Bu süreci biraz daha baştan alarak anlatmak istiyorum.
Günde 10 saat çalışıyorduk. Fazla mesailerimiz çok yoğundu ama karşılığını alamıyorduk. Asgari ücrete çalışıyorduk ama onu da zamanında ve tam alamıyorduk. Çünkü keyfi kesintiler yapılıyordu. Sormaya muhatap da bulamıyorduk. Yemekler berbattı, çay bile içemiyorduk. Molaların hiçbirini kullanamıyorduk. Araçlarda şoför olarak çalışan arkadaşlara yapılan ücret kesintilerini aklımız almıyordu. Bir aracın kullanılamaz hale gelmesi durumunda, Kasko karşılıyor olmasına rağmen o arkadaşlarımızdan 650 TL kesiliyordu. Arabanın aynası çizilirse yine 650 TL kesiliyordu. En ufak bir hak arayışına girmenin bedeli de kapı önüne konmak oluyordu. İşte tüm bunlara karşı ve insanca çalışmak için sendikamız TÜM-TİS’te örgütlendik, sendikalı olduk. İşimizden atıldık. İşyerimize sendikayı sokmak inancı ve çabasıyla direniyoruz.
İlk zamanlar örgütlenme ve üyelik çalışmalarımız çok hızlı ilerliyordu. Buna karşılık olarak, patron içeride işçileri istifaya zorluyor, işçilerin çalıştıkları bölümleri değiştiriyordu. Patronun yöneticileri “bunlar PKK’lıdır, bu sendika kötü bir sendikadır” diyerek milliyetçilik kozunu oynamayı da ihmal etmiyorlardı. En önemlisi de sendikaya üye olmuş işçileri vardiyalar halinde işten çıkarıyorlardı. “İş hacminin daralması”nı gerekçe göstererek işçi çıkartan UPS, çıkartılanların yerine “korsan işçi” (direnişçiler böyle diyor) getirmeye başladı. Başlarda biz yeni getirilen işçilerle konuşuyor, onlara direnişte olduğumuzu anlatıp gelmemelerini söylüyorduk. Sonrasında ise başlarında emekli albay ve emniyet amirlerinin bulunduğu güvenlik şirketlerinden seçilmiş işçiler getirilmeye başlandı. Bunlar da polis eşliğinde içeriye zorla sokulmaya çalışılıyordu. Bunların giriş yapacağı yollarda oturarak girmelerini engelliyorduk. Bu yüzden polisin copu, biber gazı ve tekmeleriyle karşı karşıya kaldık, kalıyoruz. Bizler ve sendika yöneticilerimiz uyduruk bahanelerle defalarca gözaltına alındık. Fakat bu bizim moralimizi bozmadı. Tersine inancımızı biledi, gözümüzü açtı. Polisin kimin güvenliğini sağladığını, kimin canının ve malının bekçisi olduğunu anlamış olduk. Her şey bir yana, bu direniş bize çok şey öğrettiği için bunları yaşamak güzel.
Kurtköy Aktarma Merkezi’nde de işçi arkadaşlarımız örgütlü davranıyorlar. İçlerinden biri işten atılsa, diğerleri onu sahipleniyor ve hesap sormaya girişiyorlar. Patron bir işçiyi oyuna getirerek evrak imzalatırsa, o işçinin arkasında duruyorlar. “Siz onu kandırdınız” diyerek koruyorlar birbirlerini.
İzmir’deki arkadaşlardan aldığımız haberler de bizi çok sevindiriyor. Hiçbir molamızı kullanamıyoruz demiştim. İşte orada içeride çalışan arkadaşlar bu molaları kendi inisiyatifleriyle kullanıyorlar. Tabii ki bu da direnişimiz sayesinde oldu. Orada direnişte olan arkadaşlar çok kitlesel eylemler yapıyorlar.
Avrupa’da taşıma işçileri UPS aktarma merkezleri önünde basın açıklamaları ve yürüyüşler düzenliyorlar. Daha ileri dayanışma eylemlerinin yapılabilmesi için toplantılardan çıkacak olan kararları bekliyoruz.
Bu süreçte destek ziyaretleri eksik olmadı. Başta üyesi olduğum derneğimiz UİD-DER, demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve uluslararası destek bizlere güç verdi. ITF ve ETF başta olmak üzere Avrupa’dan çeşitli sendikalar bize kitlesel ziyaretlerde bulundular.
UPS’deki direnişimiz bütün kararlılığıyla sürüyor. Bu direniş işçi sınıfının direnişidir ve kazanımı da işçi sınıfının dayanışmasıyla mümkündür. Bütün işçi kardeşlerimi UPS işçileriyle dayanışmaya çağırıyorum.
Yaşasın Sınıf Dayanışması!