Selam dostlar, ben UİD-DER’li işsiz bir işçiyim. Geçtiğimiz günlerde bir iş görüşmesinin ardından çay içmek için oturduğum yerde, önümden geçip giden araçları seyre daldım. O vakit, içindeki insanların yorgun yüzlerini, anlamsız gözlerini ve önümden geçen zenginlerin şaşaalı araçlarını gördüm. Gülen yüz ve gülen gözlere sahip birkaç asalak insan.
Yürüdüğümüz yoldan tutun, evimize giren bir lokma ekmeğe kadar her şeyi üreten biz işçiler değil miyiz? Bir ev inşa ederken toprağı kazıp temelini atan, tuğlasından tutalım kapısının koluna kadar yapan, her güzelliği yaratan bizler değil miyiz? Biz ki, dünyanın tüm güzelliklerini yaratansak, bu gözler neden umutsuz? Bu yüzler neden yorgun? Bilâkis her işçi farkında aslında yaşadığımız bu sistemde açlığın, yoksulluğun ve sömürünün olduğunu.
Şimdi hep beraber kendimize soralım: Bu gözler her şeyi görüyorsa, peki neden gördüğümüz, ürettiğimiz güzelliklerden faydalanamıyoruz? Sesimiz neden hep kısık? Dur demenin, yeter artık demenin zamanı gelmedi mi sizce?
Bizler üretensek, yaratansak, emeğimize sahip çıkalım. Taş ağır olabilir belki ama hep beraber birlik beraberlik içinde kardeşçe elimizi o taşın altına koyarsak bilin ki taşı o asalakların başına yıkabiliriz. Bizler açlığın, yoksulluğun, sömürünün olmadığı bir sistemde yaşamak için mücadele etmeliyiz ve ben bir UİD-DER’li olarak diyorum ki: Emek bizimse, alınteri bizimse, yarattığımız cennet de bizim olmalı!