Geçtiğimiz günlerde, birkaç genç işçi arkadaşla sohbet ediyorduk. Sohbet sırasında genç işçi arkadaşlarımın sigortasız çalıştığı ortaya çıktı. Neden sigortasız çalıştıklarını sordum. Genç işçi, “Abi ne işime yarayacak ki sigorta? Sanki emekli olacağım. Zaten bizim patron da öyle her isteyeni sigortalı yapmıyor” diyerek soruyu cevapladı. Diğer işçi ise arkadaşını destekler gibi şunları söyledi: “Ben de öyle düşünüyorum. Sigorta yerine 50-60 lira daha fazla para vermesi benim daha çok işime geliyor. Sigortayı ne yapacağım ki? Zaten birkaç yıl sonra askere gideceğim. Geldikten sonra düşünürüz.”
Bu iki genç işçi, ayrı ayrı atölyelerde çalışıyor ve aynı mahallede yaşıyorlar. Bu düşünceler sadece onların değil, genç atölye işçilerinin büyük bir bölümünün, işçi sınıfının mücadele ederek kazandığı “sigorta” hakkına dair genel yaklaşımının ifadesidir. Oysa sigortanın önemi onlara doğru bir biçimde anlatılsaydı, bugün genç işçiler de bu konu hakkında daha sağlıklı düşünebilirlerdi.
Biz genç işçiler, 1980 askeri faşist darbesinin etkileri ile korkutularak yetiştirilen kuşak olarak, bizden önceki işçilerin hayatları pahasına giriştikleri kavgada aldığı birçok hakka sahip çıkmayarak patronların bu haklarımızı elimizden almasına mani olamadık. Sesimizi çıkartmadık, ne derlerse kabullendik ve söylediklerini doğru belledik. Hangi işyerinde çalışırsak çalışalım, sigortanın önemsiz olduğu düşüncesi doğru bir düşünce olamaz! Bu patronların düşüncesidir. Biz işçiyiz! Bizi çalıştıran her kim olursa olsun, kesinlikle bu hakkımızı istemeliyiz. Şimdi biz genç işçilere düşün görev, var olan haklarımızı kullanarak bu haklarımızı daha da genişletmek ve patronlar sınıfının düzenini ortadan kaldırarak güzel bir dünya kurma yolunda verdiğimiz kavgayı güçlü bir şekilde örmektir.