
Ben BRİLLANT fabrikasında çalışan bir işçiyim. Yakın bir dönemde üç tane arkadaşımız işten atıldı. Bu işten atılma olayı başlangıçta bizim için gayet doğaldı, çünkü bu işyerinde binlerce işçi işten atılmış ve biz eski işçilere de bu işten atmalar artık normal gibi görünmeye başlamıştı. Fakat bir sabah işe gittiğimde normal olmayan bir olayla karşılaştım. İşten atılan işçiler işyeri formaları ile işyerinin önünde, ellerinde “işimizi geri istiyoruz, atılan işçiler geri alınsın” dövizleri ile beklemeye başlamışlardı.
Bu duruma sadece biz değil işyeri yönetimi de çok şaşırdı. Hiç beklemediğimiz bir anda işten atılan arkadaşlar hazırlamış oldukları bir bildiriyi bizlere dağıtmaya başladılar, güvenlikler ve idare amirleri olayın şoku ile ne yapacaklarını şaşırdılar, engellemeye çalıştılar fakat beceremediler. Bu yaşanan olay hatırladığım kadarı ile bir ilkti, bu bildirilerin direkt bizim işyerini anlatması bir anda fabrikanın gündemine oturdu.
Bunun üzerine aylarca ödenmeyen maaşlarımız için “erken ödenecek” diye duyuru asıldı ve işçiler içersinde “bu, dışarıdakiler sayesinde oldu” diye konuşulmaya başlandı. Ama ilerleyen aylarda yine düzenli yatması için aslında ne yapılması gerektiğine dair bir ipucu da alınmış oldu. Ayrıca yöneticiler, dışarıdaki işçilerden çok çekiniyorlar olsa gerek, servisleri fabrika içinden kaldırmaya başladılar. Daha düne kadar bizleri azarlayan bu amirler şimdi daha kibar konuşmaya başladılar.
İşyerinde yaşanan ilklerden bir tanesi de, işten atılan arkadaşların megafonlarla kapıda basın açıklaması yapması oldu. Yönetim ne yapacağını şaşırdı, ses içeri gitmesin diye bir anda fabrika içerisinde sirenlerin çalması ve bizi zorla servislere bindirme çabaları biz işçilerin alkışlarla karşılık vermemize engel olamamıştı. Bu arada, bu da benim için bir ilkti, çünkü ilk defa orada yöneticilerin tehditleri benim için bir şey ifade etmiyordu.
Fabrika içersinde hâlâ kimi arkadaşlarımızın bölümleri değiştiriliyor, üzerimizde psikolojik baskı kurulmaya çalışılıyor ve yemeklere postabaşıların keyfine göre çıkıyoruz, ama eminim ki bunun da üstesinden gelebiliriz. Yeter ki birlik olalım, yeter ki korkularımızın esiri olmayalım.