Vardiyalı çalışma sistemi, yıllardan beri tartışılıp duruyor. Patronlar, sermayelerine sermaye katmak için, sağlığımızı hiçe sayarak bizleri gece gündüz çalıştırıyorlar. 8 saatlik üç vardiyayı, daha az işçi çalıştırmak ve daha fazla kâr etmek için 12 saatlik iki vardiyaya çevirmeye başladılar bile.
Vardiyalı çalışmanın; kronik yorgunluğa, kalp-damar rahatsızlıklarına, sindirim sistemi bozukluklarına (özellikle ülser) ve sinir sistemi bozukluklarına (depresyon, anti-sosyal kişilik bozukluğu) yol açtığı yıllardır biliniyor. Bunun yanında Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi (UKAM), vardiyalı çalışanları “muhtemel kanserojen etkisi bulunanlar” listesinin baş sıralarında sayıyor. Gece çalışanlarda prostat ve meme kanseri oldukça yüksek bir orandadır. Kanser tümörünü baskılayan “melatonin” hormonu gece salgılanıyor. UKAM gece vardiyasını, kansere neden olan yasaklı hormonal uyarıcı maddeleri (anabolik steroidler), mor ötesi radyasyon, kurşun içeren boya ve dizel motor egzozu gibi maddelerle aynı kategoriye koyuyor.
Patronların uzmanları ise gece çalışanlar için yaptıkları önerilerle bizlerle dalga geçiyorlar. Bakın asgari ücretle çalıştırdıkları işçilere neler tavsiye ediyorlar: Uyuduğumuz odanın havadar ve geniş olması, oda sıcaklığının iyi ayarlanması, odadaki müzik sisteminin iyi olması, uyumadan önce jakuzide biraz vakit geçirilmesi, stresten uzak durulması, beslenme dengesinin iyi ayarlanması gerekiyormuş! Günde 12 saat çalışan ve asgari ücret alan, doğru düzgün beslenemeyen, doğru düzgün bir evde oturamayan işçilere söyleniyor bunlar.
Şimdi soruyorum size; verdiğiniz bu ücretlerle bunlardan sadece birini bile yapabilir miyiz? Üretim yetişmiyor yalanlarıyla bizleri vardiyalı çalıştıran patronlar vardiyalı çalışıyor mu? Cansız makinelere can veren biz işçilerin canı bu kadar değersiz mi?