Sizlere, UİD-DER’li arkadaşımın anlattığı bir olayı aktarmak istiyorum. Arkadaşım, bir alış-veriş merkezinde dolaşırken, reyonlardan birinde derneğimize bir süre gelip gitmiş bir işçiyle karşılaşıyor, ama tanıyamıyor. Çünkü işçi kardeşimizin suratı, geçirdiği burun ameliyatından dolayı oldukça değişmiş durumda. Sebebi ise başından geçen ibret verici olay.
Bu kardeşimiz, derneğimize gelip gitmeyi kestikten bir süre sonra girdiği işyerinde sendikalaşma mücadelesine katılmış ve başı çekenlerden biri olmuş. Fakat yeterince örgütlenmeden ve aceleyle davrandıkları için işten atılmışlar, işyeri önünde direnişe geçmişler. Sendika sahip çıkmadığı için bir süre sonra direnişi bitirmek zorunda kalmışlar, ancak açtıkları işe iade davasını kazanmışlar. Patron da onları tekrar işe almayı kabul etmiş. Hepsini işyerine, insan kaynakları müdürünün odasına çağırarak işe geri almış. Diğer arkadaşları önden girip çıktıktan sonra, sıra bizimkine gelmiş. İçeri girdiğinde de, işe alınmak ne kelime, önceden hazırlık yapmış olan patronun adamları tarafından feci şekilde dövülmüş! O kadar ki, burnundan ameliyat olmak zorunda kalmış ve bu yüzden de suratı adeta tanınmaz hale gelmiş.
Arkadaşım bana üzülerek bu olayı aktardığında, işçi kardeşimizin başına gelenlere çok üzüldüm ve patronlara bir kere daha lanet okudum. Ama bir yandan da örgütlülüğün kıymetini bilmediği ve patrona bu fırsatı verdiği için, dayak yiyen işçiye sinirlendim. Eminim ki, bu kardeşimiz olay meydana geldiğinde halen UİD-DER üyesi olsaydı veya sendika arkalarında olsaydı bu dayağı yemezdi. Çünkü patron örgütlü biri karşısında böylesine davranmaya asla cesaret edemezdi!
Arkadaşlar, bunlar boş laflar değil. Örgütlü olmanın nasıl bir güç olduğunu yaşayan bilir. Bunlar son 30 yıldır işçilerin hafızalarından silinmiş ne yazık ki! Arkamızda bir güç olduğunda değerimiz olur ancak. Arkamızda gücümüz olduğunda düşmanımız yani patronlar bizden korkar. Aksi halde de dayak yemeye devam ederiz!