Ben kimya sektöründe çalışan bir taşeron işçisiyim. Yakın zamanda bir direniş ziyaretine gittik. Mutaş fabrikasında çalışan işçiler Birleşik Metal-İş’te örgütlenmişler ve 7 işçi patron tarafından işten atılmış. İşten atılan işçi kardeşlerim de fabrikanın önünde direniş başlatmışlar. Bu işçi kardeşlerim açısından onur verici bir şey. Çünkü ekmekleri için ve yapılan haksızlıklara karşı mücadele yürütüyorlar ve direniyorlar. Bunu duyan biz işçiler de destek amaçlı ziyarette bulunduk.
Fabrika önene geldik. Direnişe geçen 7 işçi kardeşim de ordaydı. Selamlaştık, oturduk. Neler yaşadılar, fabrikada örgütlenme çalışmalarını nasıl yürüttüler gibi sorularla direnişçi Mutaş işçilerinin deneyimlerini dinlemek istedik. Mutaş işçilerinin ağzından laf almak biraz güç olduysa da yılmadan sorduk. Birçok direniş ziyaretinde bulunmuştum. Genç bir işçi olduğumdandır, Mutaş işçileri beni şaşırttı desem abartmış olmam. Biraz daha oturduktan sonra ayrılmak zorundaydım. Ben de 4-12 vardiyasına çalışmaya gidecektim. Daha sonra yakındaki bir fabrikanın işçilerinden öğrendik ki meğerse direnişçi Mutaş işçilerini “gelenle gidenle fazla sohbet etmeyin” diye tembihleyen sendikacılar varmış. O zaman “vay be” dedim, bu sendikacılar basın açıklamalarında, mitinglerde, işçi toplantılarında aslan kesilirler. İşçilerin birliğinden bahsederler, en ileri sözleri söyleyip mangalda kül bırakmazlar. Ama iş bu sözlerin uygulanmasına geldiğinde eser yok.
Mutaş işçilerinin direnerek kazanacaklarına bir işçi olarak sonsuz inanıyorum. Mücadele hiçbir zaman, hiçbir yerde bitmemeli. Şunu söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum. Ben yine Mutaş işçisini ziyarete gideceğim. Bugün Mutaş işçisine yarın bize. Biz işçiler nerede olursak olalım birbirimize ihtiyacımız var. İşçilerin birliği Mutaş patronunu da yola getirir.