Yapılan bir araştırmaya göre her yedi işçiden birinin işe giderken yolda geçirdiği zaman 30 dakikaymış. Aslında kendimize ve çevremize baktığımızda bu sürenin çok daha yüksek olduğunu görürüz. Çalışma saatlerimizin yüksek, iş koşullarımızın ağır olmasına bir de yollarda geçen saatlerimiz eklendiğinde hayatımız tam anlamıyla bomboş geçiyor.
Birçok sektörde çalışma süresi 10-12 saat ve buna bir de zorunlu mesailerle yollarda kaybettiğimiz zamanı eklersek işten eve döndüğümüzde sadece uyumaya zamanımız kalıyor. Peki bir düşünelim: Köprüleri, yolları, arabaları, gökdelenleri gece gündüz demeden çalışıp yaratan biz işçilerin sadece uyumaya vakti kalıyor. Neden bu kadar uzun saatler çalışıyoruz? Hem de bu kadar çok işsiz işçi varken. Neden biz işçiler kültürden, sanattan, eğlenceden uzağız? Neden siyaset yapamıyoruz ve örgütlenemiyoruz? Çünkü uzun çalışma saatlerinden vakit bulamıyoruz, aldığımız para karnımızı doyurmaya bile yetmiyor ve işyerinde sesimizi çıkarırsak işsiz kalıyoruz!
Meselenin özü işçi kardeşler, tüm hayatı biz işçiler yaratıyoruz ama yarattıklarımızın üstünde ne söz sahibiyiz ne de bunları kullanma hakkımız var. Uzun çalışma saatlerimizin üstüne ulaşım ve zorunlu fazla mesaileri de eklersek, çalışmaktan ve uyumaktan başka hiçbir şey yapamıyoruz. Açıkçası işçi kardeşler bizler çalışma koşullarımızı, hayat standartlarımızı değiştirmek için taşın altına elimizi sokmazsak bu sömürü düzeninde robotlaşıp çürümeye yüz tutarız. Şairin de dediği gibi, yaşımız elliye geldiğinde oturur merdiven başında ölümü düşünürüz.