
Sistemin biz işçi-emekçilerin yaşamının bir parçası haline getirmiş olduğu bir spordur futbol. Bugün neredeyse her insan, kendisi oynamasa bile, var olan futbol takımlarından birinin taraftarıdır. Özellikle erkekler arasında çok yaygın olan futbol oynamak, maçları izlemek, maçlar üzerine tartışmalar yürütmek neredeyse günlük konu haline gelmiştir.
Futbol oynamayı pek beceremem, işin aslına bakarsanız taraftarı olduğum bir takım var fakat durumu nedir onu da pek bilmem. Hangi takımı tutuyorsun diye soran olursa onu söylerim. Oysaki ne maçlarını izlediğim vardır ne de takımda hangi oyuncular var bilirim. Kulaktan duyduğum oyuncu isimleri varsa onu bilirim.
UPS003.jpg [1]

Direnişteki UPS işçilerini ziyarete gittiğimde, çeşitli futbol takımlarının formalarını taşıyan bir taraftarlar grubunun direnişçi işçileri ziyarete geldiğini gördüm. Ortalık birbirinden farklı takımların taraftarlarının renk cümbüşüne dönmüştü. Taraftarı oldukları takımlar sahada birbirini yenmek için çaba sarf ederken, onlar birlikte direnişteki işçileri ziyaret etmişlerdi. Tüm takımların taraftarları, üzerinde “grev gözcüsü” yazan formalar getirmişlerdi. Gelenler her şeye rağmen birlikte hareket etmenin önemini anlayan insanlardı ki “UPS işçisi yalnız değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıyorlardı. Belki bir fabrika işçisi ya da bir işyerinde çalışan emekçi. UPS işçileriyle birlikte alanda maç yaptılar. Güzel bir görüntüydü doğrusu. Birlikte sohbet edildi, birlikte sloganlar atıldı, birlikte dayanışmanın önemi haykırıldı.
İşçi sınıfının bir bütün olduğunu unutmamalı, patronların bizleri din, dil, ırk, renk vb. şekilde ayırmasına karşı çıkmalı ve işçiler olarak aynı tarafta yer almalıyız. Bizim takımımız belli. İşçi sınıfı bizim takımımız. Rakibimiz ise patronlar sınıfı. Onları yenmek için örgütlenmeli ve mücadele etmeliyiz.
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!